Osmanlı sarayında kadınların hayat ve eğitim alanı.
Osmanlı sarayında kadınların hayat ve eğitim alanı.
Arapça'da harem "yasak olan, korunan, mukaddes olan şey veya yer" anlamına gelmektedir. Harem bir ailenin mahrem olan özel yaşam alanına ve bu alanda yaşayan kadınlara da tekabül eder. Antikçağ'dan itibaren, dünya üzerinde hüküm sürmüş çok sayıda hanedan sarayında aile ve kadınlara tahsis edilmiş mekânlar bulunmaktadır. Osmanlı Devleti de bu köklü harem ve cariyelik kurumunu benimsedi ve kendisine özgü bir yön vererek geliştirdi.
Erken tarihlerden itibaren Osmanlı hükümdar sarayları içinde harem yapısının ve cariyelerin mevcut olduğu bilinmekle birlikte II. Mehmed (1444-1446/1451-1481) döneminden itibaren merkezî devlet yapısını güçlendirmek adına, askerî sınıf içinde devşirmelerin öneminin artmasına paralel olarak cariyelik sistemi de güçlenmiştir. İstanbul'un fethini takiben Fâtih Sultan Mehmed ileride Eski Saray (Sarây-ı Atîk) olarak adlandırılacak olan ve içinde Harem Dairesi de bulunan sarayı yaptırdı.
Bugün Topkapı Sarayı olarak bilinen Yeni Saray'ın inşası 1478'de tamamlandıktan sonra idarî merkez buraya nakledildi. Ancak hanedan mensubu kadınlar ve hizmetkârlardan oluşan harem, bir yüzyıl daha Eski Saray'da kaldı. Fâtih Sultan Mehmed döneminde Topkapı Sarayı'nda da harem bulunmakla birlikte, tam olarak teşkilatlanmış bir yapı halinde değildi. XVI. asır başlarında haremin yapısını etkileyecek bir gelişme yaşandı: bu döneme kadar padişahların hem nikâhlı eşleri hem de cariyeleri bulunmaktaydı. Bu tarihten itibaren ise hıristiyan hükümdarların ve Anadolu beyliklerinin kızlarıyla yapılan evlilikler sona erdi ve birkaç istisna dışında, hükümdarlar cariyelerle aile kurdular.
Topkapı Sarayı içinde bulunan haremin kurumsal bir yapıya dönüşmesi, Kanûnî Sultan Süleyman'ın (1520-1566) ve ondan sonraki hanedan politikalarının özelliğidir. Sultan Süleyman'ın iktidarının ilk dönemlerinde de ailesi Eski Saray'daydı. Hürrem Sultan'ın çocuklarıyla birlikte Topkapı Sarayı'na taşınması ve bu tarihten itibaren Osmanlı hanedan mensuplarının daimi olarak Topkapı Sarayı'nda yaşamaya başlamalarıyla, saray içinde teşkilatlanmış bir harem yapısına geçiş dönemine girildi.
II. Selim döneminden (1566-1574) itibaren haremin mimari ve kurumsal yapısında büyük değişiklikler meydana geldi. III. Murad döneminde (1574-1595) harem, hiyerarşik bir yapıda genişledi. Netice itibariyle Harem-i Hümâyun Enderun teşkilatında olduğu gibi sıkı protokol kurallarının ve ciddi eğitimin söz konusu olduğu kurumsal bir yapıya dönüştü. Nitekim dönemin kimi kaynaklarında Harem-i Hümâyun, Enderûn-ı Hümâyun olarak da tanımlanırken, Osmanlı saray teşkilatında Harem-i Hümâyun tabiri Enderun için de kullanılabiliyordu.
Harem-i Hümâyun'un nüfusu her padişah döneminde farklılık göstermekle birlikte harem halkı; hükümdarın annesi olan valide sultan, padişahın bekâr kızları, belli yaşın altındaki şehzadeler, padişahın aile hayatı sürdürdüğü kadınlar, padişah çocuklarını emziren dâyeler, haremde istihdam edilen harem ağaları ve muhtelif konumlarda hizmet eden cariyelerden oluşmaktaydı. Harem-i Hümâyun içinde valide sultan oğlunun saltanatı boyunca saray içindeki en büyük otoriteydi. Haremin en geniş grubunu, padişahın, ailesinin ve haremin hizmetlerini gören, muhtelif kadrolarda istihdam edilen cariyeler oluşturmaktaydı. Harem-i Hümâyun'da bulunan cariyelerden bir grup padişahın kadını olur, bir kısmı harem hizmetinde yükselir, geri kalan büyük çoğunluk ise bir süre hizmet ettikten sonra usulünce saraydan çırağ edilirlerdi.
Fâtih Sultan Mehmed'in sarayında hizmet eden G.M. Angiolello, sarayda bulunan kadınların yeni gelenlere yol yordam öğretmekle görevli olduklarını ve İslâm'ın esaslarını, konuşmayı ve okumayı, saray kurallarını ve âdetlerini öğrettiklerini yazar. Nitekim Enderun teşkilatı erkekleri padişah, saray ve devlet hizmetine hazırladığı gibi, harem teşkilatı da cariyeleri saray içindeki ve dış dünyadaki görevlerine hazırlardı. Sarayda katı bir disiplin eğitiminden geçen bazı cariyeler padişaha eş ve valide sultan olabilir, çoğunluğu da askerî sınıf mensuplarıyla evlendirilirdi. Bu bakımdan saraydan çıkan cariyeler saraylı kimlikleriyle Osmanlı saray kültürünü temsil ederdi.
Kimi harem mensupları, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda çeşitli alanlarda ciddi ve yüksek seviyede eğitim alırlardı. Nitekim Harem-i Hümâyun'da "okumuş kadın", "kâtibe hoca", "kâtibe usta" unvanlı kadınlar yer alırken, meşhur şair Bâkî'nin saraylı karısı Tûtî'nin de şair olduğu bilinmektedir. Ayrıca saraydan çırağ edilmiş kimi kadınlar tarih, edebiyat, tasavvuf, ahlak, siyer, fıkıh, akait, İslam diniyle alakalı kitaplardan oluşan, zengin kitap koleksiyonlarına sahiptiler. Zira Harem-i Hümâyun'da ikamet eden kadınlar sarayın ilmî ve edebî kültürüne aşina idiler ve saray mensubiyeti onların kültürel hayatlarına, tesir ederdi. Saray içinde kitapların muhafaza edildiği hazine, saray sakinlerine ödünç kitap veren bir kütüphane işlevine sahipti. Şehzadeler ve iç oğlanları, bu kitaplarla eğitim gördükleri gibi, harem mensupları da bu kitaplarla eğitilirlerdi.
Osmanlı hükümdar sarayı musiki dahil olmak üzere sanatla ilgili faaliyetlerin oluştuğu ve gelişme fırsatı bulduğu yerlerden biriydi. Harem-i Hümâyun'da verilen eğitim kapsamında da sanat eğitimi önemli bir yere sahipti. Haremdeki yetenekli cariyelere çalgı ve ses eğitimi verildiği gibi, musiki alanında yetişmiş hanende ve sazende cariyelerin hareme alındıkları da olurdu. Harem içinde bestekâr saraylılar da bulunmaktaydı. Haremde keza gölge ve kukla oyunları gibi seyirlik oyunlarda da eğitim verilirdi. Ayrıca tıp alanında eğitimli saraylı cariyeler de bulunmaktaydı. Harem-i Hümâyun içinde verilen eğitime ilaveten, harem mensubu kadınlar kurdukları vakıflar, inşa ettirdikleri kurumlarla ilim ve sanat erbabını himaye ederek de eğitim, kültür ve sanat faaliyetlerine destek oldular.
Devletin bürokratik bir yapıya dönüştüğü, dışa açılım ve Avrupai tarzda reform hareketlerin gerçekleştiği XIX. yüzyılda, Harem-i Hümâyun içinde sanat dâhil olmak üzere muhtelif alanlardaki eğitimler devam etti. Saray hayatını yakından tanıyan bestekâr ve şair Leylâ Saz, kızların sıkı disiplin altında, büyük bir özenle yetiştirilip eğitildiklerini belirterek, saray usulü terbiyenin mükemmelliğine işaret eder ve kadınlardan oluşan bir harem orkestrasının ve kadın musiki hocalarının mevcut olduğunu yazar. Mehmed Reşad'ın saltanatı yıllarında (1909-1918) sarayda muallim olarak görev yapan Safiye Ünüvar da harem içinde mektep programına uygun şekilde eğitim verildiğini, dinî ilimler, kıraat, imla, hesap, hendese, terbiye-yi bedeniye derslerinin öğretildiğini ifade eder.
Osmanlı Devleti'nin son bulmasıyla ortadan kalkan Harem-i Hümâyun, Enderun teşkilatı ile bütünlük gösterir mahiyette kurumsallaşmış bir kurumdu. Harem-i Hümâyun içindeki eğitim yüksek seviyede rafine bir kültür, sanat ve estetik anlayışının oluşmasına, gelişmesine ve nesiller boyu intikaline katkı sağlamıştır.
Akyıldız, Ali. Haremin Padişahı Valide Sultan: Harem’de Hayat ve Teşkilat. İstanbul 2017.
İpşirli Argıt, Betül. Hayatlarının Çeşitli Safhalarında Harem-i Hümayun Cariyeleri, 18. Yüzyıl. İstanbul 2017.
a.mlf. Life After the Harem: Female Palace Slaves, Patronage, and the Imperial Ottoman Court. Cambridge 2020.
İpşirli, Mehmet. “Harem (Osmanlı Devletinde Harem)”. DİA. 1997, XVI, 135-138.
Leylâ Saz. The Imperial Harem of the Sultans: Daily Life at the Çırağan Palace during the 19th Century Memoirs of Leyla (Saz) Hanımefendi. çev. L. Thomas. İstanbul 2001.
Özaydın, Abdülkerim – Bozkurt, Nebi. “Harem”. DİA. 1997, XVI, 132-135.
Peirce, Leslie. The Imperial Harem: Women and Sovereignty in the Ottoman Empire. New York 1993.
a.mlf. “Harem, in the Middle East”. Encyclopaedia of Islam, THREE. http://dx.doi.org/10.1163/1573-3912_ei3_COM_30323 (Erişim tarihi: 16 Mart 2022).
Uluçay, Çağatay. Harem II. Ankara 1971.
Ünüvar, Safiye. Saray Hatıralarım. İstanbul 1964.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/harem-i-humayun
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Osmanlı sarayında kadınların hayat ve eğitim alanı.