A

DESTAN

Milletlerin kültüründe iz bırakan olayların anlatıldığı, olağanüstülükler içeren edebî tür.

  • DESTAN
    • Oğuz KILINÇ
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 05.11.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/destan
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    DESTAN
DESTAN

Milletlerin kültüründe iz bırakan olayların anlatıldığı, olağanüstülükler içeren edebî tür.

  • DESTAN
    • Oğuz KILINÇ
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 05.11.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/destan
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    DESTAN

Manzum bir edebî tür olan destan Türk edebiyatında sözlü gelenekten başlayan köklü bir yapıya sahiptir. Farsça dâstân sözcüğüne dayanır. Batı dillerindeki karşılığı epos, épopée, epopoeiadır. Ziya GökalpTürk Töresi (1923) ve Türk Medeniyeti Tarihi (1926) adlı eserinde menkıbe ve üstûre kelimelerini tercih etmiştir (bk. Ziya Gökalp).

Destan, konularına göre millî, dinî, kahramanlık ve halk destanları olarak tasnif edilir. Ayrıca ortaya çıkış durumlarına göre de tasnif edilmiştir. Destanlar genellikle doğuş, yayılış ve yazıya geçiriliş olarak üç dönemde oluşmuştur. Bu süreçleri tamamlayan destanlar doğal destan diye adlandırılır ve anonimdir. Bununla birlikte bazı sanatkârların da destan yazdıkları görülür. Bu tarz destanlara da yapay destanlar denir. Mesela Üç Şehitler Destanı (Fazıl Hüsnü Dağlarca, 1949), Ulubatlı Hasan Destanı (Mehmed Çavuşoğlu, İstanbul 1959), Malazgirt Destanı (Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, 1971), Selimnâme (Yahya Kemal Beyatlı, Eski Şiirin Rüzgârıyle adlı eserin içinde, 1962) vd. (bk. Beyatlı, Yahya Kemal).

Türk edebiyatı doğal destanlar bakımından oldukça zengindir. Türk destanlarıyla ilgili malumata daha çok Çin, Fars, Moğol ve Arap kaynaklarında rastlanılmaktadır. Firdevsî'nin Şehnâme'si, Reşîdüddin'in Câmiu't-Tevârîh'i ve Melik Atâ Cüveynî'nin Târîh-i Cihângüşâ'sı, Mes'ûdî'nin Mürûcü'z-Zeheb'i, Yazıcıoğlu Ali'nin Selçuknâme, Ebülgazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türk ve Şecere-i Terâkime adlı eserler Türk destanları konusunda bilgi aldığımız önemli eserlerdir.

Türk destanları, dönem özellikleri göz önüne alındığında, İslamiyet öncesi ve İslamî dönem olmak üzere iki ana gruba ayrılır. İslamiyet öncesi Türk destanları şöyle sıralanabilir: Altay Türkleri'nden derlenen ve Türkler'in dünyanın yaratılışı yönündeki inançlarını ortaya koyan, Radloff ve Verbitiskiy'nin derlediği Yaratılış Destanı. Saka Devleti'nin hükümdarı Alp Er Tonga'nın yiğitliğini ve kahramanlıklarını konu edinen Alp Er Tunga Destanı. Büyük İskender'in ya da Aryânî kralı başka birinin doğu seferi sırasında Saka Türkleri'nin "Şu" adındaki hükümdarının mücadelelerini anlatan Şu-Saka Destanı. Oğuz Kağan'ın kahramanlıklarından, oğullarına öğütlerinden, halkına davranışlarından, mücadelelerinden bahseden Oğuznâme şeklinde de adlandırılan ve oldukça geniş bir destan dairesinin parçası olduğu bilinen ve Dede Korkut öykülerini de içerisine alan Oğuz Kağan Destanı. Göktürkler'in yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaları, yaralı bir askere dişi bir kurdun yardım etmesi, kurttan neslin devam etmesi gibi konuları içeren Türeyiş Destanı. Reşîdüddin'in Câmiu't-Tevârîh'inde, Ebülgazi Bahadır Han'ın Şecere-i Türk'ünde bahsedilen, Göktürkler'in düşmandan kurtulmak için sığındıkları yerden tekrar güçlenip dağı eriterek çıkmaları ve kendi yurtlarını düşmandan kurtarmalarını konu edinen Ergenekon Destanı. Uygurlar'ın Çinliler'le münasebetleri, onlardan kız almaları, Çinliler'e Kutludağ'ı vermeleri ve bunun sonucunda ortaya çıkan felaketler ve göç etmek sonucunda kalmalarının anlatıldığı ve içerisinde Uygurlar'ın kurttan türemesini de konu edinen başka destan parçalarının da yer aldığı Türeyiş ve Göç Destanı. Kırgızlar'ın düşmanlarıyla yaptıkları savaşları, iç ve dış mücadelelerini konu edinen, yaklaşık IX. yüzyılda oluşmaya başlayıp X. yüzyılda içine İslamî unsurlar da dahil edilen, Kırgızlar'ın kültür ve geleneklerine ait önemli bilgiler barındıran, 500.000 mısradan fazla olup dünyanın en uzun destanı olarak bilinen Manas Destanı. Cengiz Han ve atalarını konu edinen, Çin kaynaklarında ışıktan doğma, bozkurttan doğma gibi motifleri de olan Cengiznâme.

İslamiyet'in kabulüyle birlikte İslamî motiflerin de hâkim olduğu Türk destanlarının başında Karahanlı Hükümdarı Satuk Buğra Han'ı (ö. 955-56) konu edinen, kahramanlıklarını, kerametlerini anlatan menakıbname özelliğindeki Satuk Buğra Han Destanı bulunmaktadır. Yine Battal Gazi (ö. 740 [?]) adında tarihî bir askerî şahsiyetin etrafında gelişen ve Türkler'in bakış açısıyla olağanüstü olayların ve menkıbelerin anlatıldığı destanlaşmış halk hikâyelerinden Battal Gazi Destanı; Dânişmendliler'in kurucusu Dânişmend Gazi'nin (ö. 1085 [?]) kahramanlıklarını konu edinen Dânişmendnâme; Türkler'in Rumeli'ye yerleşmeleri, İslamiyet'in bu bölgede yayılması Sarı Saltuk'un kahramanlıkları gibi konuların işlendiği destanî bir halk hikâyesi olan Saltuknâme; Köroğlu adıyla meşhur olmuş, saz çalıp şiir de söyleyen bir halk kahramanının mücadelesini konu edinen, birden çok kolu olan, İslamî dönemde oluşmuş olmasına rağmen dinî motifleri belirgin olmayan, Gürcüler, Ermeniler, Tacikler arasında da söylenegelen, Köroğlu Destanı diğer İslamî dönem Türk destanlarındandır.

Bütün folklor ürünlerinde olduğu gibi destanlar da halk tarafından üretilmiş, zenginleştirilmiş, nesilden nesle anlatılagelmiş, içerisinde ait oldukları toplumların değerlerini taşıyan ürünler oldukları için özellikle yazının olmadığı zamanlarda bilgilenme, bilinçlenme ve eğitim faaliyetlerinde işlevsel katkı sunmuşlardır. Türkler'de de uzun süre hâkim olan göçebe ve yarı göçebe yaşam şartları gereği kültür aktarımı ve değerler eğitimi informal şekilde gerçekleşmiş ve burada destanlar önemli rol oynamışlardır. Destanlardaki ideal tipler sayesinde, toplumsal kültür sözel olarak aktarılmış, kimlik inşasında toplumu oluşturan bireylere rehberlik edilmiştir. Destanlar yazıya geçiriliş aşamasından sonra da bu işlevini daha etkin bir şekilde gerçekleştirmiştir.

Destanların ideal tipleri, bir milletin, toplumun ana hedeflerini gösterir. Destan kahramanları mensubu oldukları toplumların kendilerinden bekledikleri, istedikleri davranışları sergiler. Baştan geçen olaylar, bunlar karşısında tutunulan tavırlar, ötekine bakış, liderlik, zaaflar, olağanüstülükler etraflıca ortaya konulur. İslamiyet öncesi Türk destanlarında Alp Er Tonga, Şu, Oğuz Kağan, Manas, Cengiz Han gibi kahramanlar halkı için ölümü göze alarak mücadele eden, adaleti kendine rehber edinen, yiğitlik, cesaret, cömertlik özellikleri ön planda olan ideal tiplerdir. Ülküleri peşinde giden, topluma mal olmuş alpler hem fiziksel hem de ruhsal açıdan derinliğe sahiptir ve halkı temsil ederler. Dede Korkut hikâyelerinde de belirtildiği gibi hünerli ve erdemli kişilerdir. Bu alp tipi İslamiyet'ten sonra alperene dönüşmüştür. Battal Gazi, Dânişmend Gazi, Satuk Buğra Han gibi alperenler hem Anadolu'nun Türkleşmesini sağlamak hem de İslamiyet'i yaymak için mücadele etmiş, cesaret ve yiğitlikleriyle meşhur olmuş kahramanlarıdır. Destanlarda bu tipler övülerek yeni nesillerin bunlar gibi olmaları, yetişmeleri hedeflenmiştir.

Destanlarda öne çıkan önemli bir unsur "bilge tipi"dir. "Aksakal" diye de adlandırılan bilge ihtiyarlar, toplumun maneviyatını da temsil etmekte, vermiş oldukları öğütler sayesinde doğru yolu göstermektedirler. Bir anlamda başöğretmen olan Aksakallar töreyi temsil eden zor ve çaresiz anlarda bile umudu yaşatan kişilerdir. Ergenekon Destanı'nda Kıyan Han ve çocuklarının dağı eritip kendi yurtlarına dönmelerinde onlara akıl veren ve yardımcı olan "bilge" bir demirci ustasıdır. Oğuz Kağan Destanı'nda kendine akıl danışılan Uluğ Türk aynı zamanda Oğuz Kağan'ın veziridir (bk. Uluğ Türk). Rüyasında bir altın yay ve üç ok görmüş ve bunu Oğuz Kağan'a anlatmıştır. O da bunun üzerine devletini oğulları arasında paylaştırmıştır. Yine Manas Destanı'nda Bekay, Dede Korkut Destanı'nda Dede Korkut bilge tiplerdir. Özellikle Dede Korkut hikâyelerinde aynı zamanda alperen diyebileceğimiz Dede Korkut, verdiği öğütler ve ettiği dualarla toplumsal yaşama doğrudan temas eden öğretici bilge tipini temsil eder (bk. Dede Korkut). Dede Korkut duaları aynı zamanda kişilerden ve toplumdan beklenen davranışları da ifade eder.

Destanlarda önemle üzerinde durulan tiplerden biri de "kadın"dır. Kadın kahramanlar üzerinden anne ve aile teması vurgulanmıştır. Eş seçiminden başlayıp çocuk sahibi olma, çocuğu yetiştirme, aile büyüklerine saygı, gelenek ve göreneklerin ailede öğretilmesi gibi konular genelde kadınlar üzerinden anlatılır. Bu Yaratılış Destanı'ndaki Ak-Ana, destanda ifade edildiği şekliyle, Tanrı'ya dünyayı ve insanları yaratması konusunda ilham olmuştur. Oğuz Kağan Destanı'nda, Oğuz Kağan ilk eşini gökten inen bir ışıkta bulmuş, bundan Gün, Ay, Yıldız adını verdiği üç oğlu olmuş; ikinci eşini göl ortasındaki bir ağacın içinde bulmuş, ondan da Gök, Dağ, Deniz adında üç oğlu doğmuştur. Oğuz Kağan'ın eşlerinin olağanüstü bir şekilde ortaya çıkması ve güzelliklerinin "Güldü mü Gök-Tanrı gülüyor, ağladı mı Gök-Tanrı ağlıyor" şeklinde tasvir edilmesi kadına verilen kutsiyeti göstermektedir. Dede Korkut hikâyelerinde de aileye verilen önem ve ailenin yönetiminde Türk töresinin hâkim olması gibi konular üzerinde durulmuştur. Manas'ın eşi Kanıkey, Dânişmendnâme'deki Efrumiye, Battal Gazi'nin eşi Zeynep destanlarda geçen ideal kadın tipleridir.

Destanlarda bazı motifler üzerinden de eğitim konusu ele alınmıştır. Örneğin "ağaç" motifi üzerinde sıkça durulan konulardan biridir. Özellikle çınar ve kayın ağacı kutsallaştırılmıştır. Oğuz Kağan destanında da Oğuz Kağan'ın eşlerinden biri ağacın kovuğunda yaratılmıştır. Bu motif ekseninde doğaya ve ağaçlara önem verme, ormanı kesmeme, doğayı koruma bilinci ve anlayışı nesilden nesle öğütlenmiştir.

Destanlarda at motifi üzerinden hayvan terbiyesi konusu da vurgulanmıştır. At, Türkler tarafından hem savaşta ve barışta kullanılan önemli bir binek hem de iyi bir arkadaş olarak görülmüştür. "At Türk'ün kanadıdır", "Alp atsız olmaz", "Atın üstündeki Türk değilse yüktür" şeklinde sözler de atı arkadaş olarak kabul eden anlayışın ürünüdür. Destanlarda geçen atlar denizden, dağdan, gökten, rüzgârdan, mağaradan ortaya çıkan, olağanüstü özellikleri bulunan atlardı. Kahramanlar Boz aygırlı Bamsı Beyrek, Konur atlı Kazan Bey şeklinde atlarının nitelikleriyle ifade edilirler. Manas'ın Ak Kula'sı, Battal Gazi'nin âbıhayat içen ve ölümsüz olan Divzâde Aşkâr'ı, Köroğlu'nun Kırat'ı, Oğuz Kağan'ın Alaca At'ı Türk destanlarında geçen önemli atlardandır.

Türk destanlarında eğitim, terbiye gibi konulara tipler ve motifler üzerinden vurgu yapılmış ve toplumun ideal tipleri-bireyleri ana hatlarıyla belirlenmiştir. Destanlar, toplumu dün, bugün ve yarın arasında buluşturan, yeni nesillerde zaman ve tarih bilinci inşa eden en önemli edebî ve pedagojik kaynaklar durumundadır.

Kaynakça

Çobanoğlu, Özkul. Türk Dünyası Epik Destan Geleneği. Ankara 2007.

Çotuksöken, Yusuf – Koz, M. Sabri. “Destan”. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. 1977, II, 263-271.

Ercilasun, Ahmet Bican. “Dede Korkut Kitabı’nın Yeni Nüshası ve Üzerindeki Yayınlar”. Millî Folklor. sy. 123 (2019), s. 5-22.

İnan, Abdülkadir. Manas Destanı. İstanbul 1972.

Karasoy, Yakup. “Destan Kavramı”. Millî Folklor. sy. 10 (1991), s. 37-41.

Kaplan, Mehmet. Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar III: Tip Tahlilleri. İstanbul 1985.

Ögel, Bahaeddin. Türk Mitolojisi: Kaynakları ve Açıklamaları ile Destanlar. C. I, Ankara 2014.

Pertev Naili [Boratav]. Köroğlu Destanı. İstanbul 1931.

Togan, A. Zeki Velidi. Oğuz Destanı: Reşideddin Oğuznamesi, Tercüme ve Tahlili. İstanbul 1972.

Yardımcı, Mehmet. Destanlar. Ankara 2007.

Yetiş, Kâzım. “Destan”. DİA. 1994, IX, 202-205.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/destan

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

DESTAN

Milletlerin kültüründe iz bırakan olayların anlatıldığı, olağanüstülükler içeren edebî tür.