A

TÜRK TARİH TEZİ

Erken Cumhuriyet dönemi resmî tarih politikası.

  • TÜRK TARİH TEZİ
    • Ahmet ŞİMŞEK
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 20.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/turk-tarih-tezi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    TÜRK TARİH TEZİ
TÜRK TARİH TEZİ

Erken Cumhuriyet dönemi resmî tarih politikası.

  • TÜRK TARİH TEZİ
    • Ahmet ŞİMŞEK
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 20.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/turk-tarih-tezi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    TÜRK TARİH TEZİ

Millî Mücadele sonrasında inkılaplar gerçekleştirilirken, kültür alanında da hem Batılı müsteşriklerin o zamana kadar Türkler'e yönelik ortaya attığı tezlere cevap vermek hem de Türk toplumunun yeni tarih bilincini oluşturmak adına Türk tarih tezi geliştirilmiştir. Konuyla ilgili çalışmaları hızlandıran gelişme ise Notre Dame de Sion'da öğrenim gören Afet İnan'ın Fransızca ders kitabında, "Türkler'in medeniyet yaratamayan barbar kavimler olduğu"na ilişkin bilgiyi Atatürk'e göstermesi ve Atatürk'ün de bunun üzerinde durarak, konuyla ilgilenilmesi emrini vermiş olmasıdır. Bu çerçevede, yeni nesillere ulusal bir tarih bilinci kazandırmak amacıyla Afet İnan ve Atatürk birlikte Türk Çocuklarına Tarih Dersleri adlı kitabı kaleme almışlardır. Sonrasında Atatürk, Türk ocakları bünyesinde on altı üyeden oluşan Türk Tarihini Tetkik Heyeti'nin oluşturulmasını sağlamış, bir grup tarihçiye Türk Tarihinin Ana Hatları kitabını yazdırmıştır. Sınırlı sayıda basılan bu kitap, tarihçilerden gelen eleştirilerden dolayı yaygınlaştırılmamış, ancak özeti Türk Tarihinin Ana Hatları: Methal Kısmı adıyla ortaokullarda tarih ders kitabı olarak okutulmuştur. Eser daha sonra liselerde okutulan Tarih I-IV ders kitaplarının omurgasını oluşturmuştur.

Türk tarih tezinin esasını şu düşünceler oluşturmaktadır: Türkler, bütün insanlığın (medeniyetlerin) beşiği olan Orta Asya'dan çıkmış, beyaz, brakisefal kafatası yapısına sahip, Turanî bir ulustur. Orta Asya'nın zamanla yaşadığı iklimsel değişiklikler sonucunda gittikçe kuraklaşması sebebiyle, "medeniyet yaratan yetenekleri ve sanatlarıyla birlikte" dalgalar halinde Asya, Avrupa ve Afrika'nın çeşitli bölgelerine göç etmişlerdir. Çin, Hint, Ortadoğu'da Mısır, Sumer-Akad-Elam ve Anadolu'daki Etiler (Hititler) başta olmak üzere medeniyetler Türkler sayesinde kurulmuştur. Mezopotamya uygarlığının kurucusu Sumerler'le Anadolu medeniyetlerinin kurucusu Etiler'in (Hititler) Türk oluşu, Anadolu'nun ilk çağlardan beri bir Türk yurdu olduğunu kanıtlamaktadır. Bu bağlamda çok eski tarihlere kadar medeniyet yaratıcısı olan Türkler, Batı medeniyetinin kurucu unsurları sayılan Yunan ve Roma medeniyetlerinin de asıl kurucularıdır.

Türk tarih tezinin ortaya atılmasının birçok önemli sebebi vardır. Bunların başında dönemin meşhurlarından E. Renan başta olmak üzere J. Halevy gibi müsteşriklerin Türkler'e dair dile getirdikleri garazkâr ve aşağılayıcı iddialara cevap verme gayesi sayılabilir. Bir diğer sebep ise XX. yüzyılın ilk yarısına kadar Avrupa'daki tarih yazıcılığının dünya tarihini, Batı merkezli bir tarihe indirgemiş olmasıdır. Zira dönemin Batılı tarihçileri, uygarlığın başarılarını Avrupalı beyazlara mal etmiş, kapitalist sistemin dışındaki halkları ise ya "tarihsizleştirerek" mutlak bir durağanlık içindelermiş gibi resmetmiş ya da Batı ile temasa geçtikten sonra Batı'nın toplumsal gelişim evrimini tekrarlayan bir tarih yaşadıkları şeklinde izah etmiştir.

XX. yüzyılın başlarına kadar Batı bilim dünyasında, Türkler hakkındaki özellikle oryantalizmin etkisiyle hâkim olan anlayışı şu şekilde özetlemek mümkündür: Türkler XI. yüzyılda İslam'la tanışmadan önce her türlü medeniyetten yoksundular. Bu yüzden "Oğuz istilası" İslam uygarlığı için de bir gerileme sebebi olmuştur. Türk fatihler devletlerine kendilerinden hiçbir şey katmamışlar, her şeyi İran-İslam geleneğinden almışlardır. "Yağmacı" olan Türkler, büyük devletler kuramayacağına göre, Osmanlı Devleti'nin doğuşunun başka bir izah biçimi olmalıdır. Görüldüğü üzere "barbar", "sarı ırktan" ve "medeniyet yaratamayan" bir topluluk olarak tanımlanan Türkler'e tarihte hak ettiği yer verilmezken, bu durum siyasî anlamda da Anadolu başta olmak üzere yaşadıkları bölgelerdeki meşruiyetlerini de sorunlu hale getiriyordu. Bu bağlamda mesela Avrupa Hunları veya Osmanlı Devleti gibi kendileriyle doğrudan ilgisi olan devletlerin kurucu ailelerini ya Hint-Avrupalı bir soya bağlamaya yahut onların Türklük'le ilgilerini kesmeye gayret ediyorlardı.

Türk tarih tezinin savunucularından Yusuf Akçura, oryantalist iddialara cevap vermeyi, çalışmalarının temeline aldıklarını belirtmiştir. Ona göre Türkler'in, Moğollar gibi, hatta onlarla akraba, kan dökücü, barbar bir "ırk" olarak nitelenmesi de oryantalist bir bakış açısının sonucuydu. Bununla da kalmayan zamanın oryantalist bilginleri, yok sayamadıkları Osmanlı medeniyetini cengâverlik yoluyla Eski İran, Bizans ve dolayısıyla Avrupa mirasının bir ürünü olarak görmek istemişlerdi. Öyle ki bu anlatıma göre Osmanlı bir Türk devleti olmaktan ziyade Roma'nın devamıdır.

Türk tarih tezinin ortaya çıkışında rol oynayan bu faktörler aslında görünürdeki sebeplerdir. Görünmeyen asıl sebebin ise Türk toplumuna yeni bir ruh vermeye çalışan Cumhuriyet idealizmi olduğu söylenebilir. Zira Trablusgarb ve Balkan savaşları felaketinden Millî Mücadele'nin sonuna kadar (1923) yaklaşık on yıldan fazla aralıksız savaşmış bir milletin, işgallere uğrayarak yağmalanan bir ülkeninmoral değerlerini yeniden belirlemek gerekiyordu. Bu ise ancak ona yeniden güven ve ulusal gurur kazandırmak, toplumsal psikolojisini yükseltmek, kültürünün sürekliliğini göstermek ve şanlı tarihini ortaya çıkarmakla mümkün olabilirdi.

Türk tarih tezi elbette ki her şeyden önce siyasal bir kimlik oluşturma sürecinin bir parçası olarak anlam kazanan, politik bir tercihti. Bu noktada tez, hem Osmanlı gibi daha yakın Türk tarihini dikkate almaması hem de benimsediği katı tarih tasavvuru sebebiyle eleştirilmiştir. Bu eleştiriler, akademik (bilimsel-metodolojik) ve siyasî eleştiriler şeklinde iki grupta toplanabilir.

Teze yönelik ilk akademik eleştiriler I. Türk Tarih Kongresi sürecinde Zeki Velidi Togan tarafından dile getirilmiştir. Onun eleştirileri Türkler'in Orta Asya'dan göç etme sebepleri arasında "iklim değişikliğinin" olamayacağı noktasında toplanır. Zeki Velidi'ye göre bunun gibi "uydurmalar" yoluna gidilmesine hiç gerek yoktur. Bilakis onu aydınlatmaya yönelik çalışmalar ne kadar bilimsel kurallara uygun olursa o derece takdire şayan sonuçlara ulaşılacaktır. Bu düşüncelerinden dolayı Togan, dönemin yönetimince büyük bir tepkiyle karşılanmış, sonrasında Almanya'ya gitmek zorunda kalmıştır.

I. Türk Tarih Kongresi'nde Türk tarih tezi, sarsılmaz bir inançla bağlanılması gereken "gerçek", "bilim üstü" bir tez olarak tanımlandığı için tartışılmasına fırsat verilmemiştir. Tezin ispatlanması girişimi, "Tezin bilime uyması yönüyle değil de bilimin teze uydurulması şeklinde olmuştur" denilebilir. Bu konuda Nihal Atsız'ın, Köprülü'den aktardığı "Hattilerin brakisefal kafa yapısı" üzerine antropolojik araştırmada aksi kanıtlarla yok edilerek başa çıkılması örneği de bu tespiti destekler mahiyettedir.

Diğer eleştirilerin ise daha çok siyasal zeminde yükseldiği görülmüştür. Bunlardan biri Nihal Atsız'ın dediği gibi "Herkes Türk olduktan sonra Türklük bir imtiyaz olmaktan çıktığı" için milliyet duygusunun zayıflatıldığıdır. Bir diğer ise Hititler'i Türk gören ve Osmanlı tarihine gereken yeri ayırmayan Türk tarih tezinin milliyetçi kesimde yarattığı olumsuz havadır. Mesela bu çerçevede Erol Güngör, bu tarz yaklaşımların asıl sebebinin kendini aşağı görme kompleksinden kaynaklandığını belirtmiştir.

Türk tarih tezi, pek çok açıdan eleştirilebilir durumda görünmektedir. Bunu yaparken elbette ki kendi dönemi ve tarihsel özgünlüğü içinde gerçekleştirmek gerekir. Türk tarih tezini, her şeyden önce uzun savaşlar sonunda kurulan yeni bir devletin modernleşme serüveni bağlamında ele almak gerekmektedir. Yaklaşık 150 yıldır modernleşme/Batılılaşma sürecinde kaybedilen savaşlar, yaşanan kafa karışıklıkları, belirsizlikler, plansızlıklar, değişim sancıları, Osmanlı aydınında pek çok travma ile bir "eziklik" duygusu da oluşmuştur. Modernleşme sürecinin başlangıcından itibaren devletin yöneticilerinin yapılması gerekenlere ilişkin sebat göstermeyen eylemleri, süreçte her şeyden önce geleneksel-modernlik ikilemi gibi pek çok sorun, genel bir karamsarlığa yol açmıştır. İşte bu şartlar içinde, Millî Mücadele sonrasında topluma güven vermek, eski rejimle (Osmanlı) bağlarını keserek varlığını göstermek için geleneksel toplumun "köhnemiş" yapıları yerine "kökleri mâzide dalları âtide" olan bir ulus inşasına çabalanmıştır. Böylelikle rüşdünü ispat etmek bakımından ortaya atılmış bu "yeni"nin haklılığına sarsılmaz bir inançla bağlanmak gerekmektedir. Bunda şüphesiz ki yüzyıllardır geliştirdiği olumsuz söylemleri, modern araştırma ve incelemelerle pekiştirmiş olan oryantalizm (şarkiyatçılık) literatürü de önemli bir tahrik edici unsur olmuştur. Böylelikle Türkler'in uluslaşma ve modernleşme süreçlerine engel olabilecek pek çok iddia, ön yargı ve inanç da bilim dünyasının gündemine taşınmıştır. Türk tarih tezini ve içerdiği bu "aşırı iddiaları", yeni kurulmuş bir devletin tepkisel tavırları ve inşa sürecindeki bir uluslaşma sürecinin arayışları gibi okumak da mümkündür.

Bütün bunlara karşın politik bir hamle olarak Türk tarih tezi, millî bir kimliğin inşasına geçmiş tasarımı bağlamında sınırlı da olsa katkı sunmuş, tartışmaları tarihe ve tarihçiliğe doğru yoğunlaştırmış, tarihçiliğin Türkiye'de kurumsallaşmasına katkı sağlamıştır. Böylelikle zaman içinde Türk tarihi araştırmaları hız ve çeşitlilik kazanmıştır. İlk defa Avrupa merkezci düşünce, tarih alanında açıkça tartışılmış, oryantalistlerin Türkler'le ilgili aşağılayıcı eleştirilerine cevap vermek üzere pek rasyonel olmasa da karşı tezler geliştirilmiştir.

Türk tarih tezi, gerek ortaya atılış biçimi gerekse sunum araçları bakımından dönemindeki ve sonrasındaki tarih eğitimi ve öğretiminin ana kaynağı sayılabilecek ders kitaplarını da derinden etkilemiştir. 1932 yılında yayımlanan lise tarih ders kitapları Tarih I-IV, tezin en açık biçimde işlendiği kaynaklar olurken, bunun özeti niteliğindeki Türk Tarihinin Ana Hatları: Methal Kısmı ortaokullarda okutulmuştur. Bu durumda tezin, yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin tarih politikasını olduğu kadar tarih eğitimi düşüncesini de içerdiği görünmektedir. Her ne kadar Atatürk'ün ölümü sonrasında yayımlanan tarih ders kitaplarında Türk tarih tezinin iddia ettiği gibi bütün medeniyetlerin kaynağının Türkler olduğu düşüncesinden vazgeçilerek, kitaplardaki içeriği tamamıyla tezin belirlemesi söz konusu olamasa da tarih ders içeriğinin ana omurgasının Türk tarihine odaklı sürmesinde etkili olduğu söylenebilir. Türk tarihinin seküler bir bakışla, Orta Asya merkezli bir başlangıçla, tarihte geniş Avrasya coğrafyasında ortaya çıkmış, farklı isimlerle anılan Türk devletlerinin üzerinden sunması bakımından tez, etkisini Cumhuriyet tarihi boyunca sürdürmüştür.

Kaynakça

Atsız, Nihal. “Türk Tarihine Bakışımız Nasıl Olmalı?”. Çınaraltı. sy. 5 (1941), s. 6-8.

Berktay, Halil. “Tarih Çalışmaları”. Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi. 1983, IX, 2456-2478.

Birinci Türk Tarih Kongresi: Konferanslar, Münakaşalar. İstanbul 1932.

Copeaux, Etienne. Tarih Ders Kitaplarında (1931-1993) Türk Tarih Tezinden Türk İslam Sentezine. çev. A. Berktay. İstanbul  2000.

Ersanlı Behar, Büşra. İktidar ve Tarih. İstanbul 1996.

Eyice, Semavi. “Türk Tarihinin Ana Hatları”. Belleten. 32/128 (1968), s. 509-526.

Güngör, Erol. Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik. İstanbul 1980.

İnan, Afet v.dğr. Türk Tarihinin Ana Hatları: Methal Kısmı. İstanbul 1931.

Kara, Seyfullah. “Milli Tarih Anlayışının Romantik Devri: Cumhuriyetin İlk Yılları”. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi. sy. 23 (2004), s. 319-334.

Oral, Mustafa. Türkiye’de Romantik Tarihçilik (1910-1940). Ankara 2006.

Özbek, Nadir. “Zeki Velidi Togan ve Türk Tarih Tezi”. Toplumsal Tarih. 8/45 (1997), s. 20-27.

Şimşek, Ahmet. “Türk Tarih Tezi Üzerine Bir Değerlendirme”. Türkiye Günlüğü. sy. 111 (2012), s. 85-100.

a.mlf. “Türkiye’de Tarih Öğretimin Ulusallığı ve Avrupa Merkezcilik”. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi. 11/1 (2007), s. 9-38.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/turk-tarih-tezi

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

TÜRK TARİH TEZİ

Erken Cumhuriyet dönemi resmî tarih politikası.