Firdevsî’nin manzum destanı.
Firdevsî’nin manzum destanı.
Fars edebiyatının şaheserlerinden olan ve İran'ın millî destanı özelliği taşıyan Şâhnâme "Şahlar kitabı" anlamındadır. Bir sözcük hazinesi, aynı zamanda eşsiz fesahat ve belagat örneği olan eser, İranlı meşhur şair Firdevsî (ö. 1020 [?]) tarafından manzum olarak kaleme alınmıştır. Eserde eski İran efsane ve gelenekleri, İslam dönemine kadar meydana gelen hemen hemen bütün olaylar hakkındaki bilgiler bir araya toplanmıştır. Ayrıca felsefî ve ahlakî konulara değinilmiş, kahramanlık şiirlerinin yanı sıra diğer şiir türlerine de yer verilmiştir.
Firdevsî tarihsel içeriğinin yanı sıra mitolojik aktarımları ve kahramanlık hikâyeleriyle de dikkat çeken Şâhnâme'de İran tarihini ve kültürünü halk arasında dolaşan söylencelerden hareketle yazmak istemiştir. Bu açıdan Şâhnâme her şeyden önce manzum bir tarih olarak da kabul edilir.
Firdevsî'nin Şâhnâme'yi hazırlarken örnek aldığı ve dayandığı kaynaklar arasında şairin yaşadığı dönemde en çok okunan kitaplar arasında yer alan Avesta, Tevrat ve Kur'an gibi dinî metinler önde gelir. Firdevsî eserine Allah'ı öven beyitlerle, evrenin yaratılışı, ay, güneş, gezegenler, yerküre, diğer varlıklar ve insanın yaratılışı, insanın dünyaya gönderilişi gibi olaylarla başlamış, sonra da eriştiği bütün kaynaklardaki bilgilerden hareketle İran'ı ve bu coğrafyanın tarihi ve mitolojisini aktarmıştır. Eserinin o çağın dinî kitapları kadar çok sayıda okuyucuya kavuşması ve elden ele dolaşmasını arzulamış, gerçekten de öyle olmuştur.
Diğer taraftan kahramanlık çağlarının ordu mensupları ve saltanat hanedanından ünlü kişilerin kahramanlıklarından söz eden destanlar türünden de olan Şâhnâme, aynı zamanda çok sayıda tarihî gelişmeyi, gerçek olaylarla efsaneleri karıştırarak anlatmaktadır.
Yaklaşık 981 yılında yazmaya başladığı ve ilaveler yaparak 1004 yılı civarında tamamladığı eserini, başlangıçta bir sultana ya da emîre sunmayı düşünmemişti. Ancak yakın dostları ve destekçilerinin onu yalnız bırakması ve eseri uğruna bütün servetini tüketip geçim sıkıntısına düşmesi sonucunda eserini Sultan Mahmud'a sunma kararı aldı (1004-1005). Buna rağmen beklediği maddi karşılığı alamadığını belirtir.
Şairin kendi ifadesine göre 60.000 beyitten oluşan Şâhnâme, yazmalarının bir kısmında bu sayıyı aşar, bir kısmında da beyit sayısı 60.000'den azdır. Ancak nüshaların çoğu 48.000 ile 52.000 beyit arasında farklılık göstermektedir.
Şâhnâme bir bakıma yenilgi ve hayal kırıklıkları sonucunda ortaya çıkmış bir eserdir. Sâmânîler'in tarih sahnesinden çekilmesi, Araplar karşısındaki yenilgi ve İran tarihinde olumsuz bir dönemin başlaması gibi etkenler sebebiyle efsaneler ve kahramanlık anlatılarıyla örülü geçmişe, yani hayallerdeki tarihe ihtiyacı daha da arttırmıştır. Dolayısıyla Firdevsî ve diğer Şâhnâme yazarları geçmişin zafer ve mutluluk dolu günlerine yönelmiş, gerçekleşmesini umdukları güzel günlere hayallerinde hayat vererek bunları dizelerine aktarmışlardır. O bakımdan Şâhnâme, yaşanılan zamanda ayakta kalabilmek için geçmişte aranan bir temel, bir dayanak niteliği taşımaktadır.
Firdevsî İran'ın millî ruhunu Şâhnâme ile yeniden canlandıran, onu harekete geçiren kişidir. Bu sebeple Şâhnâme'ye, sadece eski İran hükümdarlarının tarihini, İran kahramanlarının mücadelelerini tasvir eden sahneleri, mitolojik hikâyeleri anlatan, eskilerin yaşadıklarını sonrakiler ibret alsınlar diye yeni kuşaklara aktaran bir eser olmanın çok ötesinde olarak değerlendirilir.
Pişdâdîler hanedanının ilk hükümdarı Keyûmers'ten başlayarak Sâsânîler'in son hükümdarı III. Yezdicerd'e kadar devam eden toplam "elli hükümdarlık dönemi"ni ele alan eserin giriş kısmında Tanrı'yı ve aklı övüş, insanın, güneşin ve ayın yaratılışı, Peygamber ve ashabını medih başlıkları yer alır. Ardından Şâhnâme'nin kaynakları ve son olarak da Sultan Mahmud'u övgü bölümü gelir, sonra asıl konuya geçilir. Tarih öncesi devirlerden başlayarak Fars medeniyet serüveni, İranlılar'ın yerleşik bir hayata geçerek devlet kurmaları, çevrelerindeki uluslarla, Turanlılar, Romalılar, Bizanslılar ve Araplar'la savaşları, olağanüstü akıcı ifadelerle aktarılır. Bütün bu anlatımlar esnasında Firdevsî ulusunun gelenek ve göreneklerini, ulusal, dinsel, ahlaksal değerlerini, üstün niteliklerini, kahramanlık serüvenlerini, aşklarını ve İran halkıyla ilgili daha birçok şeyi dizelerinde ölümsüzlüğe kavuşturur. Bu açıdan Şâhnâme Farslar'ın bir kültür ve medeniyet ansiklopedisidir.
Şâhnâme süslemeden uzak arı bir dile sahip olduğu için büyük ün kazanmış, saraylarda ve halk arasında büyük itibar görmüştür. Firdevsî'nin ünü ve değeri de buradan kaynaklanmaktadır. O Fars dilini, İran tarihini, mitolojisini, kültürünü, değerlerini her İranlı'nın anlayabileceği bir dilde aktararak diriltmiş ve ölümsüzleştirmiştir.
Firdevsî, kaynaklardan derlediği rivayetlerin önemli bir kısmını Şâhnâme'de şiirsel bir dille aktarmıştır. Doğa manzaraları, savaş meydanları, kahramanlar, teke tek mücadeleler, saray teşrifatları ve daha birçok olay Şâhnâme'de olağanüstü güzel bir üslupla betimlenmiştir.
Şâhnâme, İran dışındaki coğrafyalarda Fars dili ve edebiyatıyla ilgilenen çevrelerin de beğenisini kazanmıştır. Bu önemli şaheser, yazıldığı dönemde Arapça'nın yoğun etkisinde kalan Fars dilinin yeniden canlandırılmasında önemli rol oynamıştır.
Firdevsî'nin Şâhnâme'sinde yer verdiği öğütlerin kaynakları İslam öncesi İran kültürü ve geleneğinde yer alan sözlü ve yazılı değerlerdir. Bunlar genellikle İran hükümdarlarının tahta çıkış törenlerinde, çeşitli vesilelerle düzenlenen törenlerde ya da ölüm döşeğinde hasta yatarken bizzat kendilerinin söyledikleri; ülke yönetimi, âdil olma, zulüm ve işkenceden uzak durma, halka huzur ve refah sağlayacak yönetimler kurma gibi konularla ilgilidir. Şâhnâme'nin öne çıkan özelliklerinden biri, İran toplumunun bu kültürel kaynağının önemini göz önünde bulundurarak, hikâyelerinde eğitimsel ve ahlakî öğretilerden bahsetmesidir. Şâhnâme hikâyeler ve tasvirler yardımıyla ahlakî ve sosyal erdemlerin yetiştirilmesine dikkat çekmiştir.
Firdevsî'nin sade bir dille kaleme alınmış olan Şâhnâme'sinin önemi edebî sanatlarda değil daha çok anlatım ve tasvir tarzında ortaya çıkmaktadır. Şâhnâme gerek İran'ın gerekse Türk edebiyatının kahramanlık mesnevileri için vazgeçilmez bir örnek olmuş ve edebiyat tarihindeki yerini almıştır. Osmanlı toprakları ve Hindistan'da da Farsça yazan birtakım şairler sultanlarının fetihlerini konu alan şâhnâmeler kaleme almışlardır. Özellikle Türk kültürüne İran edebiyatından geçen şâhnâme yazıcılığınının ilk örnekleri Selçuklular döneminde ortaya çıkarken daha sonra Osmanlı döneminde de bu örneklere rastlanır. Osmanlı'da Türkçe'ye de erken zamandan itibaren çevrilen Şâhnâme'nin ilk tercümesi II. Murad'ın emriyle 1450 yılındadır. İkinci tercüme Memlük Sultanı Kansu Gavri'nin isteği ile 1511'de Şerîfî-yi Âmidî'nin yaptığı manzum çeviri ve üçüncüsü ise II. Osman'ın emriyle Mehdî mahlaslı Derviş Hasan tarafından yapılandır. Latin harfleriyle ilk 20.000 beytinin çevirisi 1945-1955 yılları arasında Necati Lugal tarafında yapılmıştır.
XV. yüzyıldan itibaren, kıssahan kelimesiyle aynı mânada şehnâmehan tabirinin kullanıldığı görülmektedir. Müteakip asırlarda ise şehnâme okumakla meşhur meddahlar yalnız saraylarda değil, orta halli halk kahvehanelerinde de görülmüştür. Ayrıca bazı yerlerde devlet tarafından tarihî hadiselerin zaptına memur edilenlere de şehnâmehan denmiştir. Bunlar eserlerini manzum olarak yazarlardı. Vesikalarda şehnâmenüvis ve şehnâmegûy tâbirlerine de sıkça rastlanır. Bu unvan daha sonraları vakanüvise çevrilmiştir. Şehnâmehan unvanıyla Osmanlı Devleti'nde olayları yazmakla görevli ilk memur İran'dan göç ederek devletin hizmetine girmiş olan Fethullah Efendi'dir (ö. 1553).
Şâhnâme'nin pek çok değişik dile çevrilmiş olması onun ne kadar önemli ve özel bir eser olduğunu açıkça gösterir. Böylesine önemsenmesi ve yaygınlaşması, özellikle de romantik edebiyat alanında etkili olmasını sağlamıştır.
Bahâr, Mihrdâd. Costârî Çend der Ferheng-i Îrân. Tahran 1376 hş., s. 75-162.
Browne, Edward G. A Literary History of Persia. Cambridge 1956, II, 129-48.
Dabashi, Hamid. The Shahnameh: The Persian Epic in World Literature. New York 2019.
Firdevsî. Şahnâme. çev. N. Lugal. İstanbul 2009.
Şişman, Bekir – Kuzubaş, Muhammet. Şehnâme’nin Türk Kültür ve Edebiyatına Etkileri. İstanbul 2007.
Kanar, Mehmet. “Şâhnâme”. DİA. 2010, XXXVIII, 289-290.
Lewis, Franklin. “The Shahnameh of Ferdowsi as World Literature”. Iranian Studies. 48/3 (2015), s. 313-336.
Omidsalar, Mahmoud. Poetics and Politics of Iran’s National Epic, the Shahnameh. New York 2011.
Schmidt, Jan. “The Reception of Firdausi’s Shahnama Among the Ottomans”. Shahnama Studies II: The Reception of Firdausi’s Shahnama. ed. Ch. Melville – G. van den Berg. Leiden 2012, s. 121-139.
Zerrînkûb, Hamîd (haz.). Mecmûa-i Sühânrânihâ-yı Evvelîn ve Dovvemîn-i Hefte-i Firdevsî. Meşhed 1353 hş.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/sahname
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.