 
Saray bandosu ve askerî müzik mektebi.
Saray bandosu ve askerî müzik mektebi.
Mehterhâne-yi Âmire'nin, Sultan II. Mahmud tarafından 1826 yılında Yeniçeri Ocağı ile birlikte ortadan kaldırılmasından sonra yeni ordunun tören yürüyüşlerine eşlik etmesi ve askerî talimler yapılırken marşlar çalması amacıyla Batılı tarzda modern bir bando topluluğu olarak Muzıka-yı Hümâyun kuruldu. Muzıka günümüzde İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka-Taşkışla Yerleşkesi olarak kullanılan binada açıldı. Çalışmalara 1827'de süvari borazanı Vaybelim Ahmed Ağa ve Trampetçi Ahmed Usta'nın yönetiminde, Enderun'daki kabiliyetli gençlerden kurulan bir boru trampet takımıyla başlandı. Daha sonra bandonun eğitmenlik ve şeflik görevine Fransız çalgı ustası Manguel getirildi. Ardından da ünlü İtalyan opera bestecisi G. Donizetti'nin ağabeyi G. Donizetti İstanbul'a davet edildi. 17 Eylül 1828 tarihinde padişah tarafından kabul edilen Donizetti, "Devlet-i Osmânî'nin muzıkalar umum mürebbîsi ve muallimi" unvanıyla ve geniş yetkilerle göreve başladı.
Donizetti ilk olarak bandoyu oluşturan müzisyenlerin kullanmış oldukları Hamparsum notasını öğrenerek bu nota sistemindeki seslerin Batı müziğindeki karşılıklarını gösteren bir çizelge hazırladı. Ardından bu çizelge yardımıyla öğrencilerine Batı müziği nota sistemini öğretmeye başladı. İtalya'dan yeni enstrümanlar ve yeni öğreticiler getirildi. Altı ay gibi kısa bir sürede, yirmi bir kişiden oluşan bu ilk bando takımı, padişahın huzurunda konser verecek düzeye geldi. Muzıka-yı Hümâyun'daki ilk Batı müziği bölümü olan "bando"nun nüvesi bu şekilde atılmış oldu. Donizetti bütün bunların yanı sıra saray mensuplarına yönelik musiki eğitimiyle bando ve orkestraların yönetimi görevlerini de aynı zamanda yürütmüştür. Donizetti'nin 1829 yılında Sultan II. Mahmud için bestelediği "Mahmûdiye" marşı, Osmanlı Devleti'nde bestelenen ilk millî marş olarak kabul edilmiş ve bu marş sonraları Sultan Vahdeddin tarafından da resmî marş olarak kabul edilmiştir.
1834 yılında, Muzıka-yı Hümâyun ve askerî bandolara müzisyen yetiştirmek amacıyla Maçka'da Muzıka-yı Hümâyun Mektebi açıldı. Muzıka-yı Hümâyun'a tiyatro ve bale bölümleri ilave edildi. Ayrıca sarayda kadınlardan oluşan bir müzik ve bale topluluğu kuruldu. Seksen kişilik bu orkestra yine bir kadın şef tarafından yönetilmekte idi.
Sultan Abdülmecid döneminde de Muzıka-yı Hümâyun'daki görevine devam eden Donizetti'nin, yeni sultanın cülusu sebebiyle bestelediği "Mecidiye", Abdülmecid'in saltanatı süresince millî marş olarak çalındı. Donizetti bu dönemde ayrıca "Cezayir" ve "Cenk" marşlarını da besteledi.
Donizetti'den sonra Muzıka-yı Hümâyun Kumandanlığı ile orkestra şefliği birbirinden ayrıldı. Muzıka-yı Hümâyun kumandanlığına Mirliva Yesârîzâde Necib Ahmed Paşa, Muzıka Orkestra şefliğine C.Guatelli kaymakam rütbesiyle getirildi, tiyatro bölümünün başına ise İtalyan besteci ve piyanist B.Pisani tayin edildi (1856).
Guatelli, İtalya'dan bandocular getirtip orkestrayı yeniden düzenlemiş, Türk musikisi temalarını da kullandığı birçok marş ve piyano için çeşitli eserler bestelemiş, bilinen Türk musikisi eserlerini aranje etmiştir. Marşlar arasında Sultan Abdülmecid için bestelediği "Mecidiye", Sultan Abdülaziz için bestelediği "Aziziye" ve Sultan II. Abdülhamid için bestelediği "Hamidiye" marşları en tanınmışlarındandır. Guatelli, II. Abdülhamid döneminde Muzıka-yı Hümâyun'da başmuallim ve orkestra şefliği görevlerine devam ederken, yardımcısı olarak göreve getirdiği klarnetçi Miralay Mehmed Ali Bey de bandoyu yönetmeye başladı.
Muzıka-yı Hümâyun kumandanlığına getirilen Necib Ahmed Paşa, Sultan Abdülaziz'in mâbeyin orkestra ve bandolarını kaldırıp yerine saz takımlarını kurdurmasını sultan hoş karşılamadığı için görevinden azledildi. Ancak II. Abdülhamid tahta çıktığında (1876) Necib Paşa Muzıka-yı Hümâyun'daki görevine iade etti.
Necib Paşa döneminde muzıkada köklü değişiklikler yapılmış; bando, orkestra ve koroda görev alan personel sayısında küçültmeye gidilmiş, ihtiyaç fazlası görülen personel başka kurumlarda görevlendirilmiştir.
Sultan Abdülaziz döneminde genel olarak Muzıka-yı Hümâyun'da Türk musikisine yönelik çalışmalar ön planda tutulmuş, Türk musikisi bestekâr ve sanatkârları, yeni eserler meydana getirmeye devam etmiş, saray içerisinde yetişmiş olan Hacı Ârif Bey ise Türk musikisinde yeni bir çığır açmıştır.
1886 yılında Muzıka-yı Hümâyun'un muallim kısmında göreve başlayan d'Arenda'a orkestra yöneticiliğinin yanı sıra askerî bandoları inceleme ve rapor sunma görevi de verilmiştir. II. Meşrutiyet'in ilanının ardından devlet kurumlarında vazifeli yabancı uyruklu kişilerin görevlerine son verilince d'Arenda ülkesine dönmek zorunda kaldı (1909).
1909 yılında flütist Miralay Saffet Bey'in (Atabinen) Muzıka-yı Hümâyun'a orkestra şefi olarak atanması üzerine, Zâti Bey de (Arca) ona muavin tayin edildi. Bu dönemde Muzıka-yı Hümâyun Kumandanı Miralay Nizamkeş Fâik Bey'dir. Saffet Bey göreve başladıktan sonra muzıkada büyük değişiklikler yapmış, yaylı ve üflemeli çalgıları bir araya getirerek Batılı tarzda ilk senfoni orkestrasının temellerini atmıştır. Bando ve orkestrayı Batı'daki örneklerine göre yeniden düzenleyerek yetmiş kişilik bir bando kurmuştur. Saffet Bey'in yetiştirdiği öğrenciler, gelecekteki Riyaseticumhur Orkestrası'nın temelini oluşturmuşlardır. 1918'de görevinden emekliye ayrılan Saffet Bey'in yerine Zâti Bey, yardımcılığına da Osman Zeki Bey (Üngör) getirilmiştir.
Muzıka-yı Hümâyun'da yetişen Zâti Bey, d'Arenda'dan piyano, Guatelli'den armoni, Hacı Ârif Bey'den Türk musikisi dersleri aldı. 1890 yılında sarayda hükümdarın emriyle kurulan dört sesli bir erkek korosunun şefliğine getirildi. Böylece Muzıka-yı Hümâyun'da Batılı tarzda ilk çok sesli koronun oluşumu sağlanmış oldu. II. Meşrutiyet'in ilanıyla bazı rütbelerin tasfiyesi gündeme geldiğinde rütbesi miralaylıktan binbaşılığa düşürülen Zâti Bey'in koro şefliği Saffet Bey'e verilince, muzıkadan on sene kadar ayrı kaldı. Saffet Bey'in emekliliğinin ardından altı sene saray orkestrasının şefliği görevini yürüten Zâti Bey, 1924'te emekliye ayrıldığında yerine Osman Zeki Bey tayin edildi.
Osmanlı Devleti'nin yıkılmasıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne devredilen kurumlardan biri de Muzıka-yı Hümâyun olmuştur. Kurum 18 Kasım 1922 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Abdülmecid Efendi'ye bağlanarak Makam-ı Muallâ-yı Hilâfetpenâhî Mûsikî Heyeti Orkestrası adını aldı. 3 Mart 1924 tarihinde hilafetin kaldırılmasıyla birlikte riyaseticumhura bağlanan Makam-ı Hilâfet Muzıkası, 27 Nisan 1924'te Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle Ankara'ya taşınarak "Riyaseticumhur Musiki Heyeti" adını aldı. Bu musiki heyeti Riyaseticumhur Orkestrası, Riyaseticumhur Bandosu ve Riyaseticumhur İncesaz Heyeti olmak üzere üç ayrı müzik grubunu barındırıyordu. Bu dönemde Osman Zeki Bey, orkestra ve bando şefliğinin yanı sıra Musiki Müesseseleri müdürlüğü görevini de üstlendi.
1924'te Reisicumhur İncesaz Heyeti'ni, kısım muallimi Nuri Halil Bey (Poyraz) idare ediyordu. Onun bir yıl sonra istifasının ardından şefliğe Hafız Yaşar (Okur) getirildi. Türk müziği eserlerini icra eden bu topluluk, Atatürk'ün toplantılarında da zaman zaman ona eşlik ediyordu. 1936'dan sonra önemini yitirmeye başlayan İncesaz Heyeti, Atatürk'ün ölümünden sonra yavaş yavaş dağılmaya başladı.
1932 yılına kadar Riyaseticumhur Musiki Heyeti bünyesindeki Orkestra, Bando ve İncesaz Heyeti, Millî Müdâfaa Vekâleti'ne bağlı idi. 25 Haziran 1932'de Riyaseticumhur Orkestrası ve İncesaz Heyeti, Maarif Vekâleti'ne bağlandı. Orkestranın adı da "Riyaseticumhur Filarmoni Orkestrası" olarak değiştirildi ve şefliğine Osman Zeki Bey getirildi. 1934'te şeflik görevinden emekli olan Osman Zeki Bey'in yerine Ahmet Adnan Saygun ve bir süre sonra da E.Preatorius tayin edildi (28 Ekim 1935). Preatorius'un 1946 yılında ölümü üzerine görev orkestra şef yardımcısı Hasan Ferit Alnar'a devredildi. Riyaseticumhur Filarmoni Orkestrası'nın adı 1957 yılında çıkarılan bir kanunla "Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası" olarak değiştirildi.
Riyaseticumhur Armoni Muzıkası'nın şefliğine ve kumandasına 1933'te Mehmed Veli Bey (Kanık) tayin edildi. 1943 yılında Veli Kanık şeflik görevini İhsan Servet Künçer'e devrederek kurumun sadece idarî işleriyle ilgilendi, iki yıl sonra da kurumdan tamamen emekliye ayrıldı. Kanık ve Künçer, kurumun her bakımdan gelişmesi konusunda büyük çaba sarfettiler. Riyaseticumhur Armoni Muzıkası 1963'te Kara Kuvvetleri Bando ve Armoni Muzıkası, 1987'de ise Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Muzıkası adını aldı.
Muzıka-yı Hümâyun, geniş kadrosu ve idarî teşkilatıyla tarihte çok az örneğine rastlanılabilecek bir kurumdur. Saray Orkestrası, Saray Opera Orkestrası, Saray Operet Orkestrası, Saray Korosu, sarayın çeşitli Salon ve Oda Müziği toplulukları, Askerî Saray Bandosu ile saraydaki müzik hocalarının yanı sıra bahsi geçen bütün bu konularda saray dışındaki tiyatro ve konser salonlarında sahneye çıkan, akla gelebilecek bütün orkestraları ve konservatuvar öğretim heyetini kapsayan geniş bir kurum olmuştur. Ayrıca Batı müziğinin yanında XIX. yüzyıldan önce sarayda bulunan Türk musikisi topluluklarını da bünyesinde barındırmıştır.
Muzıka-yı Hümâyun önceleri bando ve orkestra olmak üzere iki bölümden oluşmakta iken sonraları müezzinân ve fasıl heyeti grupları da kurum içerisine alındı. Müezzinân, fasıl heyetinde de yer alabilecek şekilde yetiştirilmiş, usul ve makam bilgisi olan hanendeler olup saraydaki asıl işleri beş vakit namazda, saraydaki dinî törenlerde, özellikle cuma ve bayram selamlıklarında görev yapmaktı. Fasl-ı atîk ve fasl-ı cedîd olmak üzere ikiye ayrılan fasıl heyetinde fasl-ı atîk, Türk musikisi enstrümanları ile Türk musikisi örneklerini icra ederken fasl-ı cedîdin ise majör-minör dizilerine yakın makamlarda bestelenmiş peşrev, saz semaisi, şarkı, köçekçe ve oyun havalarının armonize edilmesiyle oluşan bir repertuvarı vardı. Dönemin önemli hanende ve sazendelerinin fasl-ı atîk bölümünde çalıştığı veya yetiştiği bilinmektedir. Muzıka-yı Hümâyun'a daha sonraları tiyatro, orta oyunu, cambazlık, karagözcülük, hokkabazlık ve kuklacılık gibi bölümler eklenmiş, II. Abdülhamid döneminde ise opera, operet bölümleriyle mandolin takımı ilave edilmiştir.
Aksoy, Bülent. “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Musiki ve Batılılaşma”. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi. 1986, V, 214-227.
Alimdar, Selçuk. Osmanlı’da Batı Müziği. İstanbul 2016, s. 85-154.
Antep, Ersin. “Cumhuriyet Dönemi Çok Sesli Türk Müziği”. Türk Mûsikîsi Atlası. ed. F. Göher Vural – T. Vural. Ankara 2019, I, 345-388.
Gazimihal, Mahmut Râgıp. Türk Askerî Muzıkaları Tarihi. İstanbul 1955.
a.mlf. Türkiye-Avrupa Musiki Münasebetleri. İstanbul 1939, s. 96-139.
Güdek, Bahar – Kılıç, Adem. “Muzıka-ı Humayun’dan Günümüze Klasik Batı Müziğinin Türkiye’deki Tarihsel Gelişimi”. The Journal of Academic Social Science Studies. sy. 47 (2016), s. 89-102.
Karagül, Semih. Osmanlı İmparatorluğu’nda Modern Müziğin Doğuşu: Musika-i Hümayun. YLT, Hacettepe Üniversitesi, 2019.
Kosal, Vedat. Osmanlı’da Klasik Batı Müziği. İstanbul 2001, s. 91-109.
Özcan, Nuri. “Muzıka-i Hümâyun”. DİA. 2006, XXXI, 420-422.
Spatar, M. Halim. “Muzıka-i Hümayun”. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. 1994, VI, 11-12.
Tuğlacı, Pars. Mehterhane’den Bando’ya. İstanbul 1986, s. 76-97.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/muzika-yi-humayun
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Saray bandosu ve askerî müzik mektebi.
 
                        
                        
                     
                    