Osmanlı Devleti’nde seçimle oluşturulan ilk meclis.
Osmanlı Devleti’nde seçimle oluşturulan ilk meclis.
Osmanlı modernleşmesinin bir parçası olarak Kanûn-ı Esâsî (anayasa) çalışmalarıyla eş zamanlı parlamenter sisteme geçiş çalışmaları da başlatıldı. Kanûn-ı Esâsî 23 Aralık 1876 tarihinde ilan edilmekle birlikte, Osmanlı Devleti'nde ilk parlamento seçimi, İstanbul'dan farklı olarak taşrada 29 Ekim 1876 tarihli geçici talimatnameye göre yapıldı. Kanûn-ı Esâsî'de halk tarafından seçilen Meclis-i Mebusan ve padişah tarafından daha az sayıda atanan, bugünkü anlamda senato niteliğindeki Meclis-i Âyan'dan oluşan iki kanatlı bir parlamento öngörülmekteydi. İki meclis birlikte Meclis-i Umûmî olarak Osmanlı Parlamentosu'nu oluşturuyordu.
Geçici talimatnameye göre gerçekleştirilen seçimler iki turluydu. Önce halk tarafından milletvekillerini belirleyecek isimlerin seçilmesi, sonra bu isimlerin milletvekillerini seçmesi öngörülmekteydi (1946 seçimlerine kadar Türkiye'de bu iki turlu seçim sistemi uygulanmıştır). Milletvekili olmak için yirmi beş yaşını doldurmuş olmak, belirli suçları işlememiş olmak, Türkçe bilmek, memleketlerinde emlak sahibi olmak, Osmanlı vatandaşı olmak gibi şartlar belirlenmişti. Bu çerçevede vilayetlerinden gizli oyla seçilerek gelen, vilayetlerini değil Osmanlı Devleti'ni temsil etmeleri öngörülen ilk Meclis-i Mebusan, sekseni müslüman, ellisi gayrimüslim olmak üzere 130 mebustan oluşmaktaydı.
19 Mart 1877 tarihinde toplanan Meclis-i Umûmî'nin faaliyetleri 28 Haziran 1877'de olağan bir şekilde sona erdi. Yine geçici talimatnameye göre seçilen ikinci Meclis-i Mebusan 13 Aralık 1877'de toplandı. Bu meclis elli altısı müslüman, kırkı gayrimüslim doksan altı üyeden oluşmaktaydı. Gerek ilkinde gerekse ikincisinde, nüfuslarına göre Osmanlı Mebusan Meclisi'nde gayrimüslim vekil oranının oldukça yüksek olması dikkat çekiciydi. 1876 anayasasına göre, meclisi toplantıya çağırma yetkisi padişaha aitti. İkinci meclis, Osmanlı-Rus savaşı sırasında gösterdiği sert tutumdan rahatsız olan Sultan II. Abdülhamid tarafından 1878 yılından sonra bir daha toplantıya çağrılmadı. Böylelikle meclis süresiz olarak tatil edilmiş oldu.
23 Nisan 1908 tarihinde Meşrutiyet'in ilan edilmesiyle, otuz yıllık bir aradan sonra seçimlerin yapılması yeniden gündeme geldi. Hazırlanan yeni seçim kanununa göre gerçekleştirilen seçimler sonrasında Meclis-i Mebusan 17 Aralık 1908'de üçüncü dönemiyle yeniden toplandı. İlk defa çok partili seçimler 1908 yılındaki bu seçimlerde gerçekleştirildi.
1909'da Kanûn-ı Esâsî'de yapılan köklü değişikliklerle, İngiltere'de olduğu gibi anayasal monarşiye dayalı klasik parlamenter sisteme geçiş yapıldı. Yasama yetkisi tamamıyla meclise aktarılarak, padişaha sadece kanunları onaylama yetkisi tanındı. İlkinde veto etse bile, ikinci defa görüşüldüğünde meclisin 2/3 oy oranı ile kabul ettiği yasaları padişah onaylamak zorundaydı. Padişahın sadrazam ve bakanları ayrı ayrı atama yetkisi de sınırlandırılarak sadece sadrazamı atayabildiği bir sisteme geçildi. Artık bakanlar padişaha değil, meclise karşı sorumluydu. Böylelikle padişah merkezli bir yönetim sisteminden yetkilerinin daha fazla arttırıldığı bir meclis sistemine geçilmiş oldu. Bu durum önceden padişahın daha otoriter kararlar alabildiği bir sistemden, meclisi kontrol eden siyasal partilerin daha otoriter kararlar alabildiği bir sisteme geçişi de beraberinde getirdi.
I. Meşrutiyet döneminin üçüncü, II. Meşrutiyet döneminin bu ilk meclisi 1912 yılına kadar görevine devam etti. 1912 seçimlerini 1914 seçimleri izledi. Bu dönemlerde demokratik kültür ve uygulamalarla bağdaşmayan bazı olaylar yaşandı. I. Dünya Savaşı yıllarında meclisin yetkileri Bakanlar Kurulu tarafından kullanıldı. Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan ve sayısı oldukça fazla olan kanunlar, bu yüzden "Kanûn-ı Muvakkate" (geçici kanunlar) olarak anılır.
Son Osmanlı Meclis-i Mebusan seçimleri 1919 yılında yapıldı. Meclis 12 Ocak 1920 tarihinde toplandı. İtilaf devletleri, bu meclisin Mîsâk-ı Millî'yi oy birliği ile kabul etmesinden ve diğer faaliyetlerinden rahatsızdılar. İstanbul'un işgali sonrasında İngilizler Meclis-i Mebusan'ı basarak bazı vekilleri tutuklayıp Limni ve Malta adalarına sürgüne gönderdi. Kendi kararı ile faaliyetlerine ara vermesinden sonra, Meclis-i Mebusan 11 Nisan 1920 tarihinde padişah iradesiyle kapatıldı.
Kapatılmasının ardından, son Osmanlı Meclis-i Mebusan üyeleri, on iki gün sonra Ankara'da 23 Nisan 1920 tarihinde açılan Büyük Millet Meclisi'nin doğal üyesi kabul edildi, Ankara'ya ulaşan pek çok vekil (geç katılanlarla birlikte 169 mebusun 92'si) görevine burada devam etti. İstanbul'dan gelen Meclis-i Mebusan üyeleri ve yeni seçilen vekillerden oluşan I. Büyük Millet Meclisi (daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi olacaktır) güçler birliği ve meclis hükümeti sistemiyle, İstiklal Harbi'ni ve fiilen ülkeyi yönetti. İçerisinde Meclis-i Mebusan üyelerini de bulundurması sebebiyle I. Büyük Millet Meclisi de kısmen Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın bir devamı gibi görülürse, Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın böylelikle yedi farklı seçim dönemine sahip olarak varlığını tamamladığı ifade edilebilir.
Meclis-i Mebusan'ın eğitim açısından dikkate değer faaliyetleri arasında Kanûn-ı Esâsî'de yer alan bazı hükümler sayılabilir. Bunlar arasında "Emr-i tedris serbesttir. Muayyen olan kanuna tebâiyet şartıyla her Osmanlı umumi ve hususi tedrise mezundur" (md. 15) hükmü en önemlisidir. Buna göre, Osmanlı Devleti sınırları içinde eğitim faaliyetleriyle meşgul olmak herkes için serbesttir ancak ayrıntılar kanunlarla belirlenmiştir. 16. maddede ise "Bilcümle mektepler devletin taht-ı nezaretindedir. Tebaa-yı Osmâniye'nin terbiyesi bir siyakı ittihat ve intizam üzere olmak için iktiza eden esbaba teşebbüs olunacak ve milel-i muhtelifenin umûr-ı itikadiyelerine müteallik olan usûl-i tâlimiyeye halel getirilmeyecektir" hükmü getirilmiştir. Eğitim özgürlüğünü en yüksek düzeyde garanti eden bu madde, her ne kadar çoğu gayrimüslim tebaa ve yabancılar tarafından istismar edilse de devletin yıkılışına kadar tatbik edilmiştir.
Keza Kanûn-ı Esâsî'nin "Tebaa-yı Osmâniye'nin hidemâtı devlette istihdam olunmak için devletin lisanı resmîsi olan Türkçe'yi bilmeleri şarttır" (md. 18) maddesi de eğitim, kültür ve devlet hizmeti açısından not edilmesi gereken bir maddedir.
Meclis-i Mebusan, Sultan II. Abdülhamid'in kararıyla otuz yıl faaliyetlerine ara vermiş, II. Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakkî Partisi'nin diktatörlüğe varacak uygulamalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Bütün bunlara rağmen dünyadaki şartlar, Osmanlı Devleti'nin dağılma sürecine girmesi, demokrasi kültürünün daha çok yeni olması, Osmanlı Devleti'nin çok geniş bir coğrafyaya yayılmış çok kimlikli, çok dilli, çok dinli yapısı düşünüldüğünde 1876 ile başlayan (Yerel seçim geleneği 1840'lara kadar gerilere götürülebilir) Osmanlı demokrasi geleneği hiç de azımsanacak bir deneyim değildir. Emperyalizm çağı olarak nitelenebilecek dönemin şartlarında, onca çoğulcu/çatışmacı yapısıyla Osmanlı Devleti'nin yedi dönem Meclis-i Mebusan geleneğini sürdürebilmesi önemli bir başarı olarak değerlendirilir.
Meclisler, eğitim de dahil her alanda aldıkları kararlarla kuşkusuz demokratik toplumlarda en önemli karar merciidirler. Bununla birlikte meclisler sadece aldıkları bu kararlar açısından eğitimde, kültürde, sosyal hayat üzerinde etkili değildirler. Seçimler, anayasa gibi demokratik yönetim sisteminin olmazsa olmazları olan kurumların toplum tarafından benimsenmesi ve uygulanması, bu sisteme dair belirli bir kültür, eğitim, olgunlaşma ve kabul süreçleri açısından çok önemli işlevler görürler.
Bu açıdan bakıldığında, Osmanlı Devleti'nin ilk parlamento seçimini, pek çok ülkenin tarihinden eski olacak şekilde, 1876'da gerçekleştirmiş olması, Türkiye'deki demokrasi kültürünün tarihi ve kökleri açısından çok önemlidir.
Keza Meclis-i Mebusan dönemindeki yedi seçimin, anayasada devletin dininin İslam olduğunun belirtildiği, halifelik ve şeyhülislamlık gibi kurumların olduğu bir zamanda gerçekleştirilmiş olması, modern zamanlarda sıklıkla yapılan İslam ve demokrasi tartışmaları açısından da anlamlıdır.
Cumhuriyet döneminde tek partili yıllarda, tek partinin seçime girdiği bir sistemin demokrasi ile bir ilişkisinin olmamasına rağmen, seçim yapma geleneğinin sürdürülmesi, Osmanlı dönemindeki Meclis-i Mebusan seçimlerinin bıraktığı bir miras olarak da kaydedilir.
Uygulamada pek çok sıkıntı olsa da Meclisi Mebusan (parlamento), Meclis-i Âyan (Senato) gibi kurumları daha XIX. yüzyılın ikinci yarısında kurmaya başlaması, onca çalkantılı ve karışık zamanlarda, coğrafyasının devasa büyüklüğü ve karmaşıklığı içerisinde seçimleri gerçekleştirme çabası Osmanlı Devleti'nin çağdaş gelişmeleri yakından izlediğinin bir göstergesi olarak da görülebilir.
Ahmad, Feroz. İttihat ve Terakki 1908-1914. çev. N. Yavuz. İstanbul 1984.
Akyıldız, Ali. “Meclis-i Meb‘ûsan”. DİA. 2003, XXVIII, 245-247.
Bülbül, Kudret. Bir Devlet Adamı ve Siyasal Düşünür Olarak Said Halim Paşa. Ankara 2006.
Erbay, Halil İbrahim. 1877 Meclis-i Âyan ve Meclis-i Mebusan Albümü. Ankara 2023.
Hanioğlu, M. Şükrü. Bir Siyasal Örgüt Olarak Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük: 1889-1902. İstanbul 1989.
Kılıç, Selda. “1876 Meclis-i Mebusanı ve Seçim Hazırlıkları”. OTAM. sy. 30 (2011), s. 27-40.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/meclis-i-mebusan
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Osmanlı Devleti’nde seçimle oluşturulan ilk meclis.