Yazı veya görselin yüzey üzerine basılmasını ve çoğaltılmasını sağlayan sistem.
Yazı veya görselin yüzey üzerine basılmasını ve çoğaltılmasını sağlayan sistem.
Yazının bulunmasıyla birlikte bilgiyi yaymak veya saklamak amacıyla çoğaltmak ihtiyacı da ortaya çıktı. Başlangıçta yazılar kil tabletler üzerine yazılarak çoğaltılırken zamanla bunun yerini sırasıyla papirüs, parşömen ve kâğıt aldı. Eski çağlardan beri kitaplar elle yazıldığından veya kopyalandığından çok az sayıda üretiliyor ve çok pahalıya satılıyordu. Kitap sahibi olabilmek için ya yüksek bir ücret ödemek ya da sahip olunmak istenilen kitabın bizzat bir kopyasını çıkartmak gerekiyordu. Matbaanın bulunması ve yaygınlaşması kitapların çok sayıda çoğaltılması ve ucuzlaması bakımından bir devrim meydana getirdi.
Matbaacılık çeşitli yöntemlerle oluşturulan bir kalıp üzerindeki resim ve yazıların mürekkep aracılığı ile kâğıt veya başka yüzeyler üzerine geçirilerek istenilen sayıda çoğaltılması işlemidir. Baskı kalıbının oluşturulması değişik biçimlerde olduğu için bunun sonucunda farklı baskı yöntemleri ortaya çıkmıştır.
Yazılı metinlerin çoğaltılması konusunda mermere oyulmuş kalıplarla yapılan ilk baskı denemeleri milattan sonra II. yüzyılın sonlarında Çin'de görülür. Tek tek şimşire oyulmuş harf veya harf gruplarının yan yana getirilerek oluşturulan kalıpların mürekkeplenerek kâğıda basılması yöntemi de milattan sonra XI. yüzyılda Çin'de bulunmuştur. Bu uygulamalar, günümüzde kısaca tipografi (yüksek baskı) olarak adlandırdığımız baskı yönteminin başlangıcıdır.
VI. yüzyıla doğru Çin'de, mermer levha tekniğinin yerine tahta oyma baskı tekniği (xylography) kullanılmaya başlanmıştır. Bu yöntemde yazı ve resimler bir tahta blok üzerine çizilir veya aktarılır. Daha sonra oymacı tarafından yazıların dışında kalan alanlar oyularak alçaltılır ve bunun sonucunda yazılar ters ve kabartma biçiminde ortaya çıkar. Bu kalıbın üzerine mürekkep sürülerek kâğıdın mürekkepli yüzeye bastırılmasıyla yazılar veya resimler kâğıda aktarılır. Tahta oyma baskı yöntemi Uygurlar'da büyük bir gelişme göstermiş ve tahta oyma kalıba tamga (damga) adı verilmiştir. Uygurlar bunu, komşu Türkler'e ve Moğollar'a da öğrettiler. Bu kavimlerin Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa'ya yönelik akınları ve göçleri sonucunda da bu teknik Avrupa'ya da taşındı. Bu alanda başlangıçtan beri, sertliği ve dokusunun uygunluğu sebebiyle şimşir ağacı kullanılmıştır.
XV. yüzyılın ortalarına doğru Orta Avrupa'nın değişik kentlerinde birbirinden bağımsız olarak hareketli harflerle baskı yapma arayışlarının varlığı bilinmektedir. Bunun sonucunda matbaa tek bir kişinin buluşu olmamış, aksine Avrupa'nın değişik yerlerinde neredeyse aynı anda kullanılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte matbaacılığın başlangıcının J. Gutenberg'in (1400-1468) Almanya'nın Mainz kentinde kurduğu matbaasında 1455'te 42 satırlı İncil'i basmasıyla başladığı kabul edilmektedir. Genel anlamıyla XV. yüzyılın ikinci yarısı matbaacılığın ortaya çıkma ve gelişme dönemi, XVI. yüzyıl da yayılma dönemi olarak kabul edilir.
Bir kitabın üretilme aşamalarına baktığımızda bunların kâğıt üretimi, harf matrislerinin hazırlanması ve harflerin dökümü, resimler için tahta oyma kalıpların hazırlanması, dizgi, mürekkep üretimi, baskı işlemi ve baskı presi, süsleme (tezhip) ve cilt aşamaları olduğu görülür.
Tipografik baskı yönteminin bütün aşamaları yani harf kalıplarının (matris) yapımı, harf dökümü için uygun bir alaşımın geliştirilmesi, harflerin dökümünün yapılması, metinlerin dizilmesi ve el baskı presi ile basımın yapılması J. Gutenberg tarafından gerçekleştirildi. Gutenberg 1450'de Almanya'nın Mainz kentinde matbaasını kurup kitap basabilmek için gereken parayı zengin bir hukukçu olan J. Fust'tan borç alarak sağladı. Daha sonra Fust matbaaya ortak oldu. J. Fust kitap basımından çok para kazanacağını anlayınca verdiği paraları geri istedi. Gutenberg parayı geri veremeyince Fust mahkemeye başvurdu ve alacağına karşılık olarak matbaaya el koydu. Matbaacılık Gutenberg'in ardından çok hızlı bir biçimde bütün Avrupa'ya yayıldı.
1500 yılına gelindiğinde Avrupa'daki 300 kentte 1700'den fazla matbaa çalışmaktaydı ve ilk elli yıllık dönemde 40.000 başlık altında 15-20 milyon kitabın satışa çıkarılmış olduğu tahmin edilmektedir. 1536-1636 dönemini kapsayan yüzyıl içinde 275.000 kitap 250 milyon nüsha basıldı.
Matbaa harflerinin üretiminde ilk aşama döküm kalıplarının yani matrislerin hazırlanmasıdır. Burada en güç iş dökülecek harfi ters olarak içeren bir çelik zımbanın yapılmasıdır. Bu zımba ile bir bakır levha üzerine vurularak harf kalıbı yani matris oluşturulur. Bu matris bir el kalıbına konularak döküm yapılır. Usta bir dökümcü saatte 400 harf dökebilir.
Elle yapılan dizgi işleminde kumpas adı verilen ve açıklığı satır uzunluğuna göre ayarlanabilen metal bir cetvel kullanılır. Harfler kasadaki yerlerinden alınarak burada yan yana getirilip satır oluşturulur. Üst üste birkaç satır dizildikten sonra dizilen satırlar kumpastan alınarak metal bir tepsi üzerine yerleştirilerek kolon dizgi oluşturulur. Daha sonra dizgiler buradan alınarak sayfa biçimine getirilir. Bir matbaada dizgi işleminin yapıldığı bölüme mürettiphane ve dizgi işlerini yapanlara da mürettip (dizgici) adı verilir.
Baskı presi ağaçtan yapılmış bir masanın üzerine yerleştirilmiş basit bir vidalı prestir. Baskı kalıbı hareketli bir kızağın üzerinde bulunur. Kalıba tamponlarla mürekkep sürülür. Baskı kalıbının bulunduğu kızağa bağlı menteşeli bir kapak ve bu kapağa da ekli menteşeli bir çerçeve vardır. Basılacak kâğıt kapak üzerine yerleştirilir, çerçeve katlanarak kâğıt sabitleştirilir ve ardından kapak mürekkeplenmiş olan kalıbın üzerine kapatılır. Kızak presin altına sürülür ve vidanın kolu çevrilerek baskı gerçekleştirilir. Ardından pres gevşetilir, kızak dışarı çekilir, kapak ve çerçeve açılarak basılmış kâğıt alınır. Daha sonra bu işlem tekrarlanır.
XVIII. yüzyıldan itibaren gerek dizgi ve baskı gerekse kâğıt üretimindeki teknolojik gelişimin itici gücünü artan okuyucu kitlesi ve hızla yaygınlaşan gündelik gazeteler oluşturmuştur. XVI. yüzyılın başlarında özellikle ticarî nitelikte "haber mektupları" ortaya çıkmış ve bunlar 1513'ten itibaren "haber kitapları" biçiminde basılarak piyasaya sürülmeye başlanmıştır. Bazı matbaacıların belirli aralıklarla güncel nitelikte "haber yaprakları" yayımlamaya başlamaları sonucunda süreli yayın yani gazete doğmuştur. Almanya'da bu nitelikteki ilk yayın 1609'da ve ilk günlük gazete de 1660'ta yayımlanmaya başlamıştır. İlk İngiliz gazetesi 1665'te iki haftada bir yayımlanmaya başlanmış ve bunu 1702'de yayıma başlayan gündelik Daily Courant izlemiştir. 1711 yılına gelindiğinde Londra'da yayımlanan on gazetenin yıllık toplam tirajı 2,5 milyona yaklaşıyordu.
Gündelik gazetelerin ve haftalık gazete veya dergilerin sayısı XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren çok büyük bir hızla artmaya başladı. Kitaplar için dizgi ve baskı süresi büyük bir sorun oluşturmamakla birlikte gazeteler için durum farklıdır. Bunların kısa sürede dizilip kısa sürede ve hızla çok sayıda basılabilmesi şarttır. Mevcut basım teknolojisinin bunu karşılayamaz duruma düşmesi yeni arayışlara yol açtı. Bu arayışları teşvik eden gazetelerin başında 1785'te The Daily Universal Register adı altında yayımlanmaya başlayıp 1 Ocak 1788'den itibaren The Times adını alan ve günümüzde de yayımını sürdüren gündelik İngiliz gazetesi gelmektedir.
İlk otomatik harf döküm makinesi 1838'de Amerika'da ortaya çıktı ve kısa süre içinde Avrupa'da da kullanılmaya başlandı. 1842'de gerçekleştirilen ve klavyesi sebebiyle piyanotip (pianotype) olarak adlandırılan bu ilk dizgi makinesinde kutularda bulunan harfler klavyede harfin tuşuna basılınca bir kanaldan düşmekte ve ikinci bir kişi de bunları denetleyerek sıralamaktaydı. Bu sistemin harfleri tek tek döken gelişmiş bir biçimi 1887'de Amerika'da ortaya çıkan monotip (monotype) dizgi sistemidir.
Gerçek anlamda ve çağ açan dizgi makinesi tipografik baskı yöntemi yakın dönemde ortadan kalkıncaya kadar kullanılan linotip (linotype) dizgi makinesidir. Amerika'da O. Mergenthaler (1854-1899) 1883'te makinenin kasasına yerleştirdiği harf kalıplarını (matrisler) bir klavye yardımıyla düşürüp yan yana dizerek bir satırı oluşturduktan sonra bu kalıbın içine otomatik olarak döküm yapan linotip dizgi makinesini geliştirdi ve 26 Ağustos 1885'te de patentini aldı.
Gutenberg'in baskı presi Hollandalı basımcı ve haritacı Blaeu (1571-1638) tarafından XVI. yüzyıl sonunda ve XVII. yüzyılın başlarında yapılan değişikliklerden sonra son biçimini aldı ve bu biçimiyle XIX. yüzyılın ortalarına kadar bir değişiklik yapılmadan kullanıldı. XIX. yüzyıla gelindiğinde yayımlanan gazetelerin ve bunların baskı sayılarının hızla artmaya başlaması daha hızlı baskı yapan makinelere olan talebi arttırdı. Alman F. Koenig (1774-1833) İngiltere'ye giderek 1812'de Annual Register'in basımı için buhar makinesi ile çalışan, mürekkeplemeyi silindirlerle otomatik olarak yapan ve saatte 800 tabaka baskı yapabilen bir makine yaptı. 1817'de Koenig aynı anda kâğıdın iki yüzeyine birden baskı yapabilen ilk makineyi icat etti ve bu makine The Times tarafından 1828 yılına kadar kullanıldı. Bu tarihte dört silindirli hale getirilerek saatte 4000 tabaka baskı hızına ulaşıldı. İngiliz matbaa makinesi yapımcısı D. Napier'in (1785-1873) silindirli bir baskı makinesi The Times tarafından geliştirilerek on kâğıt besleme tablalı bir hale getirdi. Bu makine yirmi beş işçi ile çalışıyordu ve saatte 20.000 baskı yapıyordu. 1860'lara gelindiğinde makine ile kâğıt üretimi öne geçtiği gibi elde edilen kâğıdın rulo biçiminde olması özellikle gazete baskısında kullanılan matbaa makinelerinde devrimsel nitelikte değişime sebep oldu ve çok yüksek baskı hızlarına ulaşıldı. Bu makinelere basılan gazeteyi kesip katlamak için bir katlama ünitesi de eklendi.
Resimlerin tahta oyma kalıplarla ve yüksek baskı tekniği ile basılmasında başlıca sorun ince ayrıntıların verilememesiydi. Bakır oyma kalıplar ile yapılan ve çukur baskı veya tifdruk baskı adı verilen farklı bir baskı yöntemi XVI. yüzyılda yaygınlaştı. Bu yöntemde kalıbın basan yani mürekkep alan yerleri çukur durumdadır. Resimler çok ince ve ayrıntılı bir biçimde bir bakır levha üzerine çelik kalemlerle oyularak işlenir. Baskı sırasında kalıbın yüzeyi üzerine baskı mürekkebi sürüldükten sonra yüzey sıyrılır ve yalnız oyuk olan yerlerde mürekkep kalır. Kalıp üzerine emici nitelikte bir kâğıt konularak üzerine baskı uygulandığında kalıbın çukur yerlerindeki mürekkep kâğıt üzerine geçer.
Günümüzdeki ofset baskı yönteminin temelini oluşturan düz baskı yöntemi Praglı A. Senefelder (1771-1834) tarafından bulunarak 1800'de patenti alınmıştır. Yöntem başlangıçta taş üzerine uygulandığından litografi (lithography) olarak adlandırılmıştır. Türkçe'de ise litografya terimi de kullanılmakla birlikte başlangıçtan beri genellikle taşbaskı olarak anılmıştır. Düz baskı yöntemleri yağ ve suyun birbiri ile karışmaması özelliği üzerine temellenir. Yüzeyi iyice düzeltilmiş bir kireç taşı üzerine yağlı bir kalem kullanılarak basılmak istenilen resim veya yazı ters olarak çizilir. Daha sonra yüzey nemlendirilir ve bunun sonucunda çizim olan yerler ıslanmazken öteki yerler ıslanır. Ardından bir rulo ile taşın üzerine yağlı baskı mürekkebi sürülür. Daha önce ıslanmış olan yerler mürekkebi almazken çizim olan yerler yağlı nitelikte olduğundan mürekkebi alır. Bundan sonra taşın üzerine kâğıt konularak üzerine hafif bir baskı uygulanır. Bu baskı yöntemi çok kolay ve ucuz bir yöntem olduğu gibi istenilen her türlü süslü yazıların ve şekillerin çok kolaylıkla basılmasını sağlıyordu. Bu yöntem dizgide sorunlar oluşturan Arap harfleri için çok büyük bir kolaylık sağladığından bulunuşundan otuz beş yıl gibi kısa bir süre sonra İstanbul'da uygulanmaya başlandı ve hızla yaygınlık kazandı.
Matbaa Avrupa'da başından beri piyasa ekonomisi içinde ortaya çıkarak gelişti ve kendi parasal kaynaklarını kendi sağladı. Reform dönemindeki din tartışmalarında tarafların birbirlerine karşı çok yüksek sayılabilecek baskı sayılarına ulaşan kitap ve risaleler yayınlamaları, genel bilgi ihtiyacını karşılayan ansiklopedik nitelikteki kitaplara olan talep ve özellikle erken gelişen gazete kültürü matbaanın gelişerek yaşamasını sağladı.
Atar, Atilla. Başlangıcından Günümüze Taşbaskı. Eskişehir 1995.
Baysal, Jale. Müteferrika’dan Birinci Meşrutiyete Kadar Osmanlı Türklerinin Bastıkları Kitaplar. İstanbul 1968.
Derry, T. K. – Williams, Trevor I. A Short History of Technology. Oxford 1979.
Dölen, Emre. “Dünya’da ve Türkiye’de Matbaacılığın Doğuşu ve Gelişimi”. 2. Uluslararası Katılımlı Kağıt-Karton, Mürekkep, Matbaa Sempozyumu ve Sergisi (2-5 Aralık 2004, İzmir) Bildiriler. İzmir 2004, I, 45-59.
a.mlf. Dünyada ve Türkiye’de Kağıtçılığın ve Matbaacılığın Tarihçesi. İstanbul 2023.
a.mlf. – Oktav, Mehmet. “XVI. Yüzyılda Matbaacılık Sanatı”. Basım Dünyası. sy. 17 (1998), s. 51-64.
Jeltyakov, A. D. Türkiye’nin Sosyo-Politik ve Kültürel Hayatında Basın (1729-1908 Yılları). İstanbul 1979.
Koloğlu, Orhan. Basımevi ve Basının Gecikme Sebepleri ve Sonuçları. İstanbul 1987.
Sabev, Orlin. İbrahim Müteferrika ya da İlk Osmanlı Matbaa Serüveni. İstanbul 2013.
Stiebner, Erhardt D. – Zahn, Heribert – Meusburger, Wilfried. Drucktechnik heute. München 1985.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/matbaa
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Yazı veya görselin yüzey üzerine basılmasını ve çoğaltılmasını sağlayan sistem.