Tarihte ahî-esnaf örgütlenmelerinin sonucunda ortaya çıkan teşkilat ve eğitimi.
Tarihte ahî-esnaf örgütlenmelerinin sonucunda ortaya çıkan teşkilat ve eğitimi.
"Yiğitlik, misafirperverlik, cömertlik ve kardeşlik" anlamlarında değerlendirilen ahîlik, fütüvvet ahlakı çerçevesinde İslam'ın ilk dönemlerinden beri bilinmekteydi (bk. Ahîlik). Hz. Muhammed'in her müslümanı bir kardeşine emanet etme prensibiyle ortaya çıkan ahî-fetâ anlayışı doğrultusunda gençlerin bir disiplin içerisinde yetiştirilmesi için kurulan fütüvvetler zamanla örgütlü bir yapı haline geldiler. XIII. yüzyılda Ahî Evran Nasîrüddin/Tâceddin Mahmud, ahî/fütüvvet teşkilatını Moğol ve Haçlı tehlikelerine karşı yeniden canlandıran kişi olarak ön plana çıkar. Ahîlik anlayışına dair günümüze ulaşan en eski fütüvvetname, soyu Hz. Ebû Bekir'e dayanan ve Ahî Evran'ın kayınpederi Evhadüddîn-i Kirmânî'nin selefi olan Şehâbeddin Sühreverdî'nin kaleminden çıkmıştır. Fütüvvetnamelerde yalan söylememek, emanete sahip çıkmak gibi ahlakî ilkelerin yanı sıra alım işlerini düzenleyen ticarî ilkeler de mevcuttu. Her esnaf birliğinin kendine has özellikleri ve her mesleğin bir pîri/üstadı vardı. Mesela Hz. Âdem çiftçilerin, Hz. İdrîs terzilerin, Hz. Yûsuf saatçilerin, Hz. Dâvûd demirci ve zırhçıların, Hz. Lokmân hekimlerin, Hz. Îsâ seyyahların, Hz. Muhammed tâcirlerin, Selmân-ı Fârisî berberlerin pîri olarak kabul ediliyordu. Selçuklu ve Osmanlı Devleti zamanında güvenli olmayan zorlu yollarda gerçekleştirilen seyahatler, ülkenin her yerine kurulan zaviyeler ve kervansaraylar sayesinde kolaylaştırılmıştır (bk. Fütüvvetname).
Avrupa'da da İslam dünyasındaki bu türden kuruluşlara benzer yapılanmalar bulunuyordu. Her birinin genellikle bir azize bağlı olduğu anlaşılan bu örgütler, Roma ve Bizans kökenli "sodalitates/collegium"ların kollarından "tenarium" adı verilen fakir halkı ilgilendiren kurumların devamı olarak görülmüşlerdir. Bunlar XI. yüzyılla birlikte şehirlerde zanaatkârların meslek temeline dayanan kardeşlik birlikleri olan "fraternitates/caritates" ile tamamen fütüvvet benzeri denilebilecek bir yapı sergilemekteydi.
Ahî teşkilatları, zamanın gerekleri icabı "lonca" isimli esnaf örgütlerine dönüşmüşlerdir. Bu yüzden çeşitli meslek dallarının kendi aralarında teşkilatlanarak çeşitli fonksiyonlar icra ettikleri birliğe "lonca" adı verilir. Loncalar, XVIII. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı ekonomisinin çekirdeğini teşkil ettiler. Kelimenin Avrupa dillerindeki şekillerinden loggia ya da loge/lounge, "hücre, oda, salon ya da özel tahsis edilmiş mekân" anlamlarına gelir. Ticarî ilişkilerin yoğunlaştığı Galata'daki mahallelerden birinin adının, Fâtih devrinden itibaren "Lonca" adını taşıması, Osmanlılar'ın bu kelimeye erken devirlerden itibaren aşina olduğunu gösterir. Galata civarında kurulmuş olan Lonca adlı mahallede, Ayasofya-yı Kebîr Vakfı'na bağlı yirmi kubbeli bir kapalı çarşının yabancı esnaf ve tüccarlara kiralandığı bilinmektedir. Buradaki çarşı ve hanlarda bulunan malların depolandığı mahzenlere loggia denildiği için bu mahzenlerin yer aldığı mahalleye de Lonca denilmiş olmalıdır. XV. yüzyılın sonlarında özel bir ticarî yeri ifade eden lonca kelimesi, XVII. yüzyıldan itibaren doğrudan esnaf sisteminin adı olarak kullanılmaya başlandı. Belgelerde lonca teriminin yaygın biçimde kullanımı ise XVIII. yüzyıla rastlar.
Lonca kelimesi belgelerde iki farklı anlamda yer alır. İlk olarak, kethüda, yiğitbaşı, nizam ustaları gibi amirlerin gerekli emtiayı temin ederek esnafa dağıttığı, depoladığı, mamul malın kalite kontrolünü yaptığı yeri ifade eder. Bu bakımdan günümüzde Türk Standartları Enstitüsü'nün icra ettiği fonksiyonun, loncanın görevlerinden bir bölümünü içerdiğini söylemek mümkündür. Bundan başka; ileri gelen teşkilat üyelerinin ve kalfaların her birinin kurallara uymasını sağlamak, nizamnameleri zamanın gereklerine göre yeniden düzenlemek, değiştirmek, diğer nizamnamelerle ve devletin koyduğu kanunlarla uyumlanmasına dikkat etmek, esnaf teşkilatlarıyla ilgili her hususu görüşmek ve uygulamak maksadıyla toplandıkları özel yeri ifade eder.
Ahî teşkilatında yer alan her esnaf grubunun başında, esnafların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen, esnafın ham madde ihtiyacını gözeten ve ham maddenin eşit bir biçimde dağıtılmasını temin eden, meslekî eğitiminden sorumlu, esnafın aldığı ücreti ve sattığı malın kalitesini kontrol eden, verginin kanunlara uygun şekilde toplanmasına yardım eden ve belirlenen fiyata (narh) uyulup uyulmadığını tespit eden yöneticiler bulunurdu. Bunların en başında kadı, muhtesip ve her biri tarikat erbabı olan şeyhler gelirdi. Bundan başka nakip, kethüda/kâhyalar, yiğitbaşı, ustabaşı gibi "ehl-i hibre" olarak nitelenen görevliler bulunurdu. Her bölge ve şehirde açılabilecek dükkân miktarı, usta ve kalfa sayısı belirlenmiş olup, bu sayının arttırılması izn-i sultânî ile gerçekleşiyordu. Bir çırağın kalfa, kalfanın da usta olması için düzenlenen merasimlere özel önem veriliyordu.
Bu çerçevede narh sistemi de Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan, XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar uygulanmıştır. Osmanlı Devleti'nde ticarî hayattaki çatışmayı en aza indirebilmek için ücret-fiyat gibi konularda rekabetten kaçınılarak hem tüketicinin hem de standardın korunması hedeflenmiştir. Lonca örgütlenmeleri içerisinde mesleğini kötüye kullananlar cezalandırılırdı. Verilen cezanın en büyüğü dükkânın kapatılması ve hatta suç işleyen esnafın bir daha dükkân açamamasıydı.
Lonca teşkilatının faaliyetlerini sürdürebilmesi için her biri birer vakıf niteliğini haiz "esnaf sandığı, esnaf vakfı, esnaf kesesi" adı verilen yardım sandıkları bulunuyordu. Esnaf loncasında yer alan görevlilerin maaşları, loncanın tamir harcamaları, vergileri ve aidatları bu yardım sandıklarından karşılanıyordu. Bunun dışında yardım sandıklarına bağışlanan para, işini büyütmek isteyen veya ihtiyacı olan esnafa borç olarak verilir; maddi durumu iyi olmayan veya hasta olan esnaflara da bu sandıklardan yardım yapılırdı. Esnaf sandıklarında, atlas, yeşil, örme, kırmızı, beyaz ve siyah kese olmak üzere altı farklı hesap türü yer alıyordu. Atlas kesede kıymetli evraklarla esnaf vakfının yazışma evrakları; yeşil kesede esnaf mülkünün ve vakfa ait tapu senetleri, örme kesede yedek akçe yani vakfın paraları muhafaza edilirken; kırmızı kesede nemaya verilen paraya ait senetler, beyaz kesede gider belgelerine ve cari yıla ait hesaplar, siyah kesede ise zamanında tahsil edilemeyen alacaklara ilişkin evraklar ve senetler saklanıyordu.
Bayram, Selahattin. “Osmanlı Devleti’nde Ekonomik Hayatın Yerel Unsurları: Ahilik Teşkilâtı ve Esnaf Loncaları”. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. sy. 21 (2012), s. 81-115.
Çağatay, Neşet. Bir Türk Kurumu Olan Ahilik. Ankara 1989.
Faroqhi, Suraiya. Towns and Townsmen of Ottoman Anatolia. Cambridge 1984, s. 156 vd.
Genç, Mehmet. “Osmanlı Esnafı ve Devlet”. Loncadan Oda’ya: İstanbul Ticaret Odası’nın 125. Yılı Anısına. İstanbul 2007, s. 81-85.
Kal‘a, Ahmet. “Lonca”. DİA. 2003, XXVII, 211-212.
Kütükoğlu, Mübahat. “Osmanlı Esnafında Oto-Kontrol Müessesesi”. Ahilik ve Esnaf. İstanbul 1986, s. 55-77.
Pamuk, Şevket. “Osmanlı’da Loncalar”. The Grand Bazaar Magazine-Kapalıçarşı. 2 (2001), s. 94-96.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/lonca
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Tarihte ahî-esnaf örgütlenmelerinin sonucunda ortaya çıkan teşkilat ve eğitimi.