 
İslam coğrafyasında tekke, türbe ve özellikle eğitim yeri için kullanılan kavram.
İslam coğrafyasında tekke, türbe ve özellikle eğitim yeri için kullanılan kavram.
Sözlükte "Renk farkı veya buna benzer başka bir özelliği ile çevresinden farklı görünümü olan bir kara parçası" anlamındadır. Diğer bir anlamı "suyun kaldığı ve durgunlaştığı yer"dir. İkinci tabir, Lübnan dağları ile Suriye'deki Cebelüşşarkî arasındaki bataklık vadiyi ifade eden Beka kelimesine dayanmaktadır. Buk'a, eski müslüman coğrafyacıların yazılarında "devlet, bölge ve arazi alanı"nın daha geniş bir anlamını bulmuştur. Buk'a "hankah, kabir" ve genel olarak dinî eğitim veya hayır amaçlı inşa edilen yapılara verilen isimdir. Kelimenin özellikle dinî yapılar için kullanılması, Kur'an'ın Kasas sûresinin 30. âyetindeki Hz. Mûsâ'nın vahiy aldığı yerin adı olarak verilen "fi'l-bukkati'l-mübâreke" (kutlu yer) ibaresinin tefsirine dayanmaktadır. Kur'an'daki "mübarek yer" ifadesinden yola çıkılarak bazı dinî ve kutsal yerlerin bu terimle adlandırıldıkları görülmektedir.
Türk ve İran kültüründe buk'a kelimesi eğitim amaçlı yapıların yanı sıra tekke ve türbelerle, özellikle de tasavvuf şeyhlerinin türbeleriyle bağlantılı şekilde kullanılmıştır.
Selçuklular döneminde, özelikle kitabelerde, buk'a kelimesinin hankah, türbe ve genel olarak "din, eğitim veya hayır amaçlı yapı" anlamlarında kullanıldığı görülmektedir. 1157 tarihli Dânişmend Gazi'ye ait Niksar'daki Melik Gazi Buk'ası bunların bir örneğidir. Buk'a kelimesinin Suriye-Filistin bölgesinde Eyyûbîler zamanından itibaren aynı şekilde kullanıldığı dikkat çekmektedir.
İslam'dan önce türbe geleneği bulunmayan İran'da camilerden sonra, buk'a ve imamzadeler en yaygın dinî yapılardır. Çevresinde müştemilatıyla buk'ası olmayan şehir hemen hemen yoktur. Bu örneklerden biri olarak Timur dönemine ait mimarinin şaheserlerinden biri sayılabilecek 1444 tarihli buk'a, Mevlânâ Ebû Bekir Taybâdî'ye aittir. Söz konusu buk'aların öne çıkanlarından biri Erdebil şehrinde inşa edilen buk'adır ve Safevî döneminin şehzadelerinin mezarlarının bir bütününü içerir. Mevcut komplekste, Şeyh Safiyyüddin'in buk'ası, Şah İsmâil'in türbesi, Çinihane Camii, cennet sara, hankah, çilehane, şehitgâh ve çerağhane gibi birkaç farklı bina yer almaktadır. İran'ın güneyinde bulunan Dehdeşt şehri ise aralarında İmamzâde Câfer ve İmamzâde Bîbî buk'alarının da bulunduğu tarihî yedi buk'a ile (türbe) dikkat çekmektedir. Şiraz şehrindeki Ahmed b. Mûsâ'nın buk'ası ve etrafındaki sosyal yapılar, Lâhîcân'daki Mîr Şemseddin b. İmam Mûsâ Kâzım'ın "buk'a-yı mûteberke"si öne çıkan buk'alardan bazılarıdır.
Osmanlılar döneminde eğitim maksadıyla kullanılan buk'alara tayinler yapıldığı, arşiv kayıtlarında yer almaktadır. Ankara, hatta Mısır'da eğitim amaçlı kullanılan buk'alar ve oradaki meselelerle ilgili belgelere rastlanmaktadır. Belgelerde buk'alara yapılan tayinler ve verilen maaşlar açıkça ifade edilmiştir. Mısır'a yönelik bazı fermanlarda ise buk'a ve medreselerin ilim sahibi ehil insanlara verilmesi, ehil olmayanlara izin verilmemesine yönelik emirler dikkat çekmektedir. Kudüs'te restore edilmiş bir kaledeki kitabede Yavuz Sultan Selim'in adının "Hâdimü'l-Haremeyn ve'l-Bukkatü'l-Akdesiye" şeklinde yer alması, buk'aların Osmanlılar'da da işlevsel olduklarına dair bir diğer örnek olarak kabul edilebilir.
Buk'alar başlangıcından günümüze kadar İslam tarihinde sosyal ve politik faaliyetlerin gerçekleştiği kültürel yapılar olmuştur. Özellikle bölgesel ve dinî törenlerin gerçekleştirildiği mekânlar olmaları sebebiyle, dinî hayatın bir parçası olarak tezahür ettiklerini, bu doğrultuda kültürel hayatın bir parçası haline geldiklerini de söylemek mümkündür. Ayrıca inşa eden mimar ve sanatçıların, anlam dünyalarına işaret eden mimari üslupları ve kullandıkları süsleme sanatları, buk'aların, kültürel mirasın gelecek kuşaklara aktarılmasına vesile olmalarını da sağlamıştır. Kitabeleri ise buk'aların her birinin tarihî bir belge hüviyeti kazanmasına yol açmıştır.
Dihhudâ, Mirza Ali Ekber. Lugatnâme. nşr. M. Muîn - C. Şehîdî. Tahran 1377 hş./1999, IV, 4907-4908.
Hartmann R. “Buk’a”. İA. 1961, II, 780-781.
İbn Manzûr. Lisânü’l-Arab. Beyrut t.y., VIII, 17.
İpşirli, Mehmet. “Buk‘a”. DİA. 1992, VI, 386-387.
Makdisî, Muhammed b. Ahmed. Ahsenü’t-Tekāsîm fî Ma‘rifeti’l-Ekālîm. nşr. M. J. de Goeje. Leiden 1906, s. 31.
Muhammed b. Münevver. Esrarü’t-Tevhîd. nşr. Z. Safâ. Tahran 1332 hş., s. 44, 146, 331.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/buka
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
İslam coğrafyasında tekke, türbe ve özellikle eğitim yeri için kullanılan kavram.
 
                        
                        
                     
                    